Boelo Schuur
Bilimsel Başkan Yardımcısı
EFCE (European Federation of Chemical Engineering)
Avrupa Kimya Mühendisliği Federasyonu’nun (EFCE) sürdürülebilirlik, dijital dönüşüm ve Avrupa’nın karbonsuzlaşma hedefleri doğrultusunda belirlediği öncelikler, çimento ve yapı malzemeleri sektöründe dönüşümün yönünü belirliyor. Kimya mühendisliği ile proses mühendisliği disiplinlerinin kesişiminde konumlanan bu stratejik yaklaşım, özellikle karbon yakalama, biyobazlı üretim teknolojileri ve döngüsel ekonomi uygulamalarıyla dikkat çekiyor. Dijital ikiz teknolojileri, ileri modelleme ve enerji entegrasyonu gibi araçlar, verimliliği artırırken emisyonların azaltılmasına katkı sağlıyor. EFCE çatısı altındaki uzmanlık grupları ve disiplinler arası iş birlikleri, çimento sektörüyle diğer sanayi kolları arasında bilgi paylaşımını teşvik ederek sürdürülebilir üretim modellerinin yaygınlaşmasına olanak tanıyor.
EFCE çatısı altında yürüttüğünüz çalışmaların çimento ve inşaat malzemeleri sektörleriyle kesişen yönleri nelerdir?
EFCE bağlamında, daha sürdürülebilir prosesleri teşvik eden faaliyetler düzenlemeyi amaçlamaktayız. Proses türü oldukça geniş bir kapsama sahiptir ve katı madde işlemleriyle bağlantılıdır. Agglomeration, Partikül Sistemlerin Karakterizasyonu, Öğütme ve Sınıflandırma ile Partikül Katıların Mekaniği çalışma gruplarındaki bilgi paylaşımının, özellikle çimento sektöründe çalışanlar için değerli olabileceğine inanıyorum. Ayrıca, katı maddelere odaklanan bu çalışma gruplarının yanı sıra, negatif emisyon teknolojileri ve CO₂ emisyonlarının azaltılmasıyla ilgili faaliyetleri de teşvik etmekteyiz. Özellikle karbon yakalama ve mineralizasyon teknikleri, çimento işletmeleri için önem taşımaktadır. Bence, CO₂ salınımı yapan endüstriler ile bu salınımı kullanabilecek sektörler arasında iş birliği arayışında olmak epey önemli. Bu sayede doğru yakalama ve dönüştürme yaklaşımları ile atmosfere doğrudan salınımı sınırlandırabiliriz.
EFCE’nin sürdürülebilirlik ve dijital dönüşüm alanındaki vizyonunu nasıl tanımlarsınız? Bu vizyonun Avrupa’daki çimento endüstrisine yansıması hakkında neler söylersiniz?
EFCE topluluğu olarak sürdürülebilirliğe büyük bir ilgi olduğunu ve dijital dönüşüme yönelik artan ve kayda değer bir dikkat bulunduğunu gözlemlemekteyiz. Geçtiğimiz yıl aralık ayında düzenlenen Yeni Teknolojiler Avrupa Forumu (EFNT) makine öğrenimi ve yapay zekâ konularına odaklanmıştı. Tüm biletlerin tükenmesiyle de büyük bir başarı elde etti. Topluluğumuzda bu teknolojik gelişmelerin, daha verimli ve etkili proseslerin geliştirilmesi açısından önemli birer olanak sunduğu açıkça görülmektedir. Ben bunun çimento sektörü için de büyük önem taşıdığına inanıyorum.
Proses mühendisliği açısından bakıldığında, çimento üretiminde son yıllarda öne çıkan teknolojik trendler nelerdir?
Bence CO₂ salınımının yakalanmaya başlanması oldukça önemli bir gelişme. Proses mühendisleri tarafından enerji santrallerinin baca sistemleri için tasarlanan tesisler, aynı zamanda çimento üretimi gibi farklı endüstriyel alanlarda da uygulanabilir niteliktedir.
Bahsi geçen CO₂ yakalama teknolojisinin sektörde önemli bir yeri olduğunu düşünüyorum. Bu teknolojinin dönüştürme teknikleriyle entegrasyonu, net negatif emisyon hedeflerine ulaşmada hayati bir rol oynamaktadır. Dünyanın birçok bölgesinde ve farklı endüstrilerde CO₂ salınımı yıllardır devam ederken, mümkün olan her alanda bu emisyonların, negatif emisyon teknolojileriyle dengelenmesi gerekmektedir. Ayrıca, ısının elektrifikasyonunun mümkün olduğu durumlarda bu seçeneğin öncelikli olarak değerlendirilmesi gerektiğini görmekteyiz. Buna ek olarak, sinerjik operasyonlar atık ısının azaltılmasına katkı sağlayabilir; uygun koşullarda, özellikle soğuk iklim bölgelerinde, bu atık ısı ısınma amaçlı olarak da değerlendirilebilir.
EFCE, bu tür karbonsuzlaştırma çözümlerinin endüstriye entegre edilmesinde aktif rol almakta; farklı disiplinleri bir araya getiren projelerle bu teknolojilerin yaygınlaşmasını desteklemektedir.
Avrupa’da yeşil mutabakat (Green Deal) ve karbon nötr hedefleri, sektörleri nasıl dönüştürüyor? Çimento üreticileri bu sürece nasıl hazırlanmalı?
Avrupa kimya sanayisinin son dönemde ciddi ölçüde ivme kaybettiği gözlemlenmektedir. Birçok şirket, Avrupa’daki tesislerini kapatarak üretim faaliyetlerini diğer kıtalara taşımaktadır. Avrupa Yeşil Mutabakatı, sürdürülebilir üretim ihtiyacına yönelik farkındalığın artmasında önemli bir rol oynamış; ancak aynı zamanda sanayi üzerinde ilave baskılar oluşturmuştur. Mevcut tablo ne yazık ki olumlu bir görünüm sergilememektedir. Sanayilerimizin Avrupa’da üretim faaliyetlerini sürdürebilmesini ve bunu çevresel sorumlulukla gerçekleştirebilmesini sağlayacak yeni destek mekanizmalarını ve stratejik yaklaşımları yeniden değerlendirmemiz gerekmektedir. Bu dönüşüm başarıyla hayata geçirilebilirse, emisyonların azaltılması yönünde anlamlı bir ilerleme sağlanabilir. Bu kapsamda, çimento üreticilerinin de salınan CO₂’yi değerlendirebilecek diğer endüstriyel aktörlerle iş birliği olanaklarını araştırması büyük önem taşımaktadır.
Dijital ikiz, ileri modelleme ve veri analitiği gibi çözümler çimento tesislerinde ne ölçüde benimseniyor? EFCE bu konularda nasıl bir yol haritası çiziyor?
Dijital ikiz ve ileri modelleme yaklaşımlarının giderek önem kazandığını görüyoruz; ancak bunların büyük ölçekte uygulanmış olduğuna dair kaygılarım bulunuyor. Bunun nedeni, büyük tesislere yapılan yatırımların çok yüksek olması ve işletme şeklinde köklü değişikliklerin hayata geçirilmesinin zaman almasıdır. Bu noktada, yeni mezun ve mevcut mühendislerin eğitimi büyük önem taşıyor. Mühendisleri dijital teknolojiler teknolojiler konusunda eğitirsek, bu teknolojileri uygulamaya da başlayabilirler. Günümüzde dijital gelişmelerin hızı öylesine yüksek ki, tüm yenilikleri takip etmek ve yol haritası oluşturmak oldukça zor hale geliyor.
Yeni Teknolojiler Avrupa Forumu (EFNT) gibi etkinliklerin yoğun ilgi görmesi, bu dönüşüm sürecinin sektörel düzeyde ne denli önemli olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Nitekim geçtiğimiz EFNT toplantısında Paris’te düzenlenen yuvarlak masa oturumu, alanın geleceğine yönelik net bir perspektifin şekillenmesine önemli ölçüde katkı sağladı. Bu toplantının bir devamının gündeme gelmesi de muhtemeldir. Öte yandan, en güncel gelişmelerden biri olarak, yapay zekâ alanında yeni bir bölüm oluşturulmasının planlandığı ve bu bölümde özellikle yol haritalarına daha fazla odaklanılmasının beklendiği ifade edilebilir.
Çimento sektöründeki genç mühendislerin mesleki gelişimini desteklemek amacıyla EFCE’nin yürüttüğü eğitim veya ağ oluşturma girişimleri var mı?
Çalışma Grupları tarafından, katı madde odaklı gruplar da dahil olmak üzere, çok sayıda yaz okulu düzenleniyor. Bunlara ek olarak, Genç Kimya Mühendisleri Bölümümüz (Section Early Career Chemical Engineers) de bulunmaktadır. Genç çimento mühendislerinin burada yer almasından memnuniyet duyuyoruz. Onlar da burada farklı uygulama alanlarından mühendislerle bir araya gelerek görüş alışverişinde bulunabiliyor.
CO₂ salınımı yapan endüstriler ile bu salınımı kullanabilecek sektörler arasında iş birliği arayışında olmak büyük önem arz etmektedir. Doğru yakalama ve dönüştürme yaklaşımları ile atmosfere doğrudan salınımı sınırlandırabiliriz.
Dünyada jeopolitik gelişmeler, enerji arz güvenliği, ham madde tedarik zincirindeki kırılganlık gibi faktörler endüstriyel üretimi doğrudan etkiliyor. EFCE’nin bu konularda sektöre önerdiği yaklaşımlar nelerdir?
EFCE olarak, küresel jeopolitik gelişmelerin ve bazı kritik elementlerin tedarikindeki kıtlıkların farkındayız. Bu durum, özellikle enerji yoğun operasyonların ve taşımacılığın elektrifikasyonu bağlamında ciddi zorluklar doğurmaktadır. Avrupa genelinde kurulacak iş birlikleri ve stratejik ittifaklar, tedarik güvenliğini tek bir ülkeye veya sağlayıcıya bağımlı kalmaksızın çeşitlendirmek ve sürdürülebilir şekilde güvence altına almak açısından büyük önem taşımaktadır.
Türkiye’de çimento sektörü, yüksek enerji maliyetleri ve karbon emisyon hedefleri nedeniyle dönüşüm baskısı altında. Bu coğrafyaya özgü dinamikler konusunda ne gibi gözlemleriniz var?
Türkiye’nin coğrafi konumu ve geniş yüzölçümü, büyük ölçekli güneş enerjisi üretimi açısından önemli bir avantaj sunmaktadır. Güneş enerjisi hem güneş panelleri aracılığıyla hem de yoğunlaştırılmış güneş enerjisi (CSP) sistemleriyle elde edilebilir; bu alanda Türkiye sanayisi için net fırsatlar gördüğümü vurgulamak isterim.
Döngüsel ekonomi ve alternatif ham madde kullanımı kavramları her geçen gün daha fazla önem kazanıyor. EFCE bu alanda yürütülen projeleri nasıl destekliyor ve çimento sektörü için nasıl fırsatlar görüyor?
Çimentonun kullanımını azaltmayı hedefleyen çeşitli girişimlerin sayısı giderek artmaktadır. Bu eğilim, çimento sektörü açısından potansiyel bir tehdit unsuru olarak değerlendirilebilir. Öte yandan, eğer çimento yeni ve alternatif ham maddelerle birleştirilerek farklı türde malzemeler üretilebilirse, bu durum yeni fırsatlar da doğurabilir.
Örneğin, kendini iyileştirebilen beton teknolojisi, geri dönüştürülmüş beton bloklarının bir araya getirilerek yeni yapılar oluşturulmasında kullanılabilir. Bu yöntem, betonun geri dönüştürülmesine olanak tanıyarak yeni yapıların ortaya çıkmasına olanak tanımaktadır.
Kalitenin sağlanması noktasında çeşitli zorluklar bulunduğunu gözlemliyorum; ancak belirli uygulamalar açısından bu durum oldukça ilgi çekici fırsatlar sunmaktadır.
Günümüzde dijital gelişmelerin hızı öylesine yüksek ki, tüm yenilikleri takip etmek ve yol haritası oluşturmak oldukça zor hale geliyor.
Sektörün geleceğine dair öngörüleriniz neler? Önümüzdeki 10 yılda hangi dönüşümler belirleyici olacak?
Kimya mühendisliği alanının geneline baktığımızda, üç önemli dönüşüm görüyorum: tarımsal dönüşüm, malzeme dönüşümü ve enerji dönüşümü. Özellikle fosil petrol ve gaz bağımlılığını en aza indirmek istiyorsak, döngüsel ve biyobazlı üretim stratejileri geliştirmemiz gerekiyor. Malzemelerimizdeki karbonun %70–80’ini geri dönüştürebilirsek, geri kalan kısmını tarımsal kaynaklardan (biyokütle) temin etmemiz gerekecektir.
Ancak, bu yaklaşımın sürdürülebilirliği sağlanabilmesi için tarım sektöründe de kapsamlı bir dönüşümün gerçekleşmesi ve üretimlerin, bitkilerin tüm bileşenlerinin değerlendirildiği gerçek bir biyorafineri yaklaşımıyla ele alınması gerekmektedir. Ayrıca, çimento sektörü ve benzeri endüstrilerde dizel yakıtlı araçların elektrikli modellerle değiştirilmesi büyük önem taşımakta olup, bu süreç enerji dönüşümünün temel unsurlarından biridir.
CemenTürk okurlarına iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?
Tüm sanayi sektörleri için toplumla iç içe olmak, diğer sektörlerle yakın iş birliği içinde çalışmak ve birlikte fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltarak emisyonları düşürmek oldukça önemlidir. CUSCIT’25 Cement Olympics’in EFCE ile temas kurmuş olmasından ve çimento sektörü ile daha yakın bağlantı kurma fırsatına sahip olmamızdan büyük memnuniyet duyuyorum. CUSCIT’25 Cement Olympics kapsamında bu alanda şimdiden kayda değer başarılar elde ettik; ancak ilk deneyimlerimizin üzerine inşa ederek, yakın gelecekte işbirliğimizi genişletmeyi ve daha fazla kimya mühendisini sürece aktif şekilde dahil ederek sektörlerimizi ileri taşıyacak tartışma platformları ile yeni inovasyonların temelini atmayı umuyoruz. Bu hem çimento sektörü hem de karşılıklı fayda sağlayabilecek diğer sektörler için geçerlidir. Birlikte, sanayilerimizin hem küresel rekabet gücünü hem de sürdürülebilirliğini güçlendirebiliriz.
Çimento sektörü ve benzeri sanayiler için, dizel yakıtlı araçların elektrikli olanlarla değiştirilmesi büyük önem taşımaktadır; bu da enerji dönüşümünün bir parçasıdır.
Son olarak, sizi ve EFCE’deki görevinizi tanıyabilmemiz için kısaca kendinizden ve kariyer yolculuğunuzdan bahseder misiniz?
İsmim Boelo Schuur ve Hollanda’nın kuzeyinde doğup büyüdüm. 2003 yılında Groningen Üniversitesi’nden Kimya Mühendisliği alanında yüksek lisans, 2004 yılında Kimya Eğitimi alanında yüksek lisans ve 2008 yılında Kimya Mühendisliği alanında doktora derecelerini aldım. Doktora çalışmam, kendi araştırma grubum olan Prof. Erik Heeres liderliğindeki Kimyasal Reaksiyon Mühendisliği Grubu, endüstri kökenli yarı zamanlı Prof. Hans de Vries ve 2016 yılında Nobel Kimya Ödülü’nü kazanan Prof. Ben L. Feringa’nın başında bulunduğu Organik Kimya Grubu’nun iş birliğiyle yürütüldü. Bu üç isim aynı zamanda tez danışmanlarımdı.
O zamandan bu yana akademide aktif olarak yer almakta ve Kimya Mühendisliği alanında Ayırma Teknolojileri üzerine çalışmaktayım. Bu süreçte kimyasal detaylara büyük önem vererek, kimya ile kimya mühendisliği arasındaki etkileşim noktasında araştırmalar yürüttüm. Özellikle biyobazlı çözücüler kullanan ve geleneksel, doğrusal petrol bazlı üretim süreçlerinin yerine döngüsel ve biyobazlı süreçlerin geliştirilmesini amaçlayan yöntemler üzerine yoğunlaştım. Son yıllarda ise daha çok biyorafineri teknolojileri ile plastik ve metal geri dönüşümü konularında çalışıyorum. Üç yıl boyunca Eindhoven Teknoloji Üniversitesi’nde görev yaptım; bu süreçte Amerika Birleşik Devletleri’nde Massachusetts eyaletinde yer alan MIT (Massachusetts Institute of Technology) ve Portekiz’deki Lizbon Yeni Üniversitesi’nde araştırma ziyaretlerinde bulundum. 2011 yılında Twente Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Fakültesi’ne yardımcı doçent olarak katıldım ve 2023 yılında profesörlüğe terfi ettim.
2012–2018 yılları arasında, Hollanda’daki süreç mühendislerini bir araya getiren, Kraliyet Mühendisler Enstitüsü (KIVI) ile Kraliyet Kimya Derneği’nin (KNCV) süreç mühendisliği alt birimlerinin ortak girişimi olan Hollanda Süreç Teknologları (NPT) yönetim kurulunda görev yaptım. NPT aracılığıyla Avrupa Kimya Mühendisliği Federasyonu (EFCE) ile tanıştım. NPT’deki görev sürem boyunca EFCE Genel Kurullarına katıldım ve ardından EFCE bünyesindeki Akışkan Ayırma Çalışma Grubu’na katıldım. 2018–2024 yılları arasında bu grubun sekreterliği görevini yürüttüm. EFCE toplamda 20 Çalışma Grubu (Working Party) ve 7 Bölümden (Section) oluşmaktadır ve bu birimler EFCE organizasyonunun merkezidir. Çalışma Gruplarının her biri kimya mühendisliğinin bir alt dalına odaklanır. Üye derneklerden gelen uzmanlar bu gruplarda bir araya gelerek bilgi alışverişinde bulunur ve Avrupa genelinde uzmanlık alanlarına dair iş birliklerini güçlendirir. Bölümler ise birden fazla çalışma grubunu kapsayan, Enerji ve Sürdürülebilirlik gibi daha geniş temaları ele alır.
EFCE’nin Bilimsel Başkan Yardımcısı olarak, Çalışma Grupları liderleri ile EFCE yönetim kurulu arasında köprü görevi görmekteyim. Çalışma Grubu başkanlarıyla düzenli iletişim halinde olarak, grubun gelecekteki faaliyetlerini ve Avrupa’da kimya mühendisliğinin ilgili alt alanlarda nasıl daha ileriye taşınabileceğini değerlendirmekteyim.