Dr. Hakan Arden Kahraman
Teknik Müdür, Türkiye – DMT Group
Giriş
Küresel altyapı için kritik bir sektörü oluşturan çimento endüstrisi, operasyonlarını sürdürülebilirlik hedefleriyle, özellikle de Paris Anlaşması’nda belirtilenlerle uyumlu duruma getirme konusunda giderek daha fazla baskıyla karşılaşmaktadır. Bu uyum sürecinin kilit bir bileşeni, CRIRSCO (Committee for Mineral Reserves International Reporting Standards – Maden Rezervleri Uluslararası Raporlama Standartları Komitesi) şablonlarının yönlendirdiği kaynakların ve rezervlerin doğru tahmin edilmesini içermektedir. Bu makale, endüstrinin bu standartları benimsemeye hazır olup olmadığını, birleşme ve satın almalar (M&A) üzerindeki etkilerini, finans kuruluşlarının bu süreçte oynadığı rolü ve bu etkenlerin Paris Anlaşması ile nasıl kesiştiğini incelemektedir.
CRIRSCO Şablonları: Kısa Bir Genel Bakış
CRIRSCO şablonları, çimento sektörü de dahil olmak üzere madencilik ve maden çıkarma ve işleme endüstrileri genelinde verilerde saydamlık, tutarlılık ve güvenilirlik sağlamak için gerekli olan maden kaynakları ve rezervlerinin raporlanması için standart bir çerçeve sağlamaktadır. Bu şablonlar; jeoloji/madencilik, işleme, metalürjik, altyapı, ekonomik, pazarlama, yasal, çevresel, sosyal ve resmi mevzuatsal etkenler de dahil olmak üzere bir dizi değiştirici etkenin uygulanmasının ardından jeolojik güven ve ekonomik uygulanabilirliğe dayalı olarak maden kaynaklarını Çıkarsanmış, Belirlenmiş ve Ölçülmüş kategorilerine ayırmakta ve maden rezervlerini Olası ve Kanıtlanmış olarak sınıflandırmaktadır. CRIRSCO standartlarının kilit bir özelliği de raporların doğruluğundan sorumlu nitelikli bir profesyonel olan Yetkin Kişi (CP) gerekliliğidir.
CRIRSCO uyumlu raporlama uluslararası olarak tanınmakta ve çeşitli ulusal kurallara entegre edilerek uluslararası yatırımları ve birleşmeleri kolaylaştırmaktadır. Yatırımcılar ve finans kuruluşları tarafından en çok tercih edilen kod ise Avustralya JORC kodudur. Türkiye’nin UMREK kodu da CRIRSCO ailesinin bir parçasıdır. Bu standartların benimsenmesi çimento endüstrisi için; yatırım güveninin artırılması, mevzuata uyumun sağlanması ve stratejik planlama ve sürdürülebilirlik çalışmalarının desteklenmesi açısından büyük bir önem taşımaktadır. Bununla birlikte, Türkiye’deki yönetmelikte yakın zamanda yapılan bir değişiklik(1), I., II., III. ve V. Grup Minerallerin kod değerlendirmesinden muaf tutulmasıyla sonuçlanmıştır. Zorunlu değerlendirme artık sadece IV. Grup mineraller için geçerlidir.
Çimento Endüstrisinin Hazırlığı
Çimento endüstrisinin CRIRSCO şablonlarını uygulamaya ne denli hazır olduğu büyük farklılıklar göstermektedir. Lafarge- Holcim (2) (CRIRSCO), HeidelbergCement (3) (PERC) ve Cemex Regulation (4) (S-K 1300) gibi büyük küresel oyuncular, uzun vadeli planlama ve sürdürülebilirlik için doğru kaynak ve rezerv tahmininin önemini kabul ederek bu standartları raporlama süreçlerine entegre etmişlerdir. Bununla birlikte, özellikle gelişmekte olan piyasalarda bulunan daha küçük şirketlerin, bu standartları benimsemenin teknik ve finansal gerekliliklerini karşılamak için zorlu bir mücadele vermeleri gerekebilir.
CRIRSCO uyumlu raporlamaya geçişte, veri toplama, jeolojik modelleme ve uzmanlık için önemli yatırımlar yapılması gerekmektedir. Bu geçişte geciken şirketler, özellikle yatırımcılar ve düzenleyiciler giderek daha fazla saydamlık ve hesap verebilirlik talep ederken, rekabet açısından dezavantajlı duruma düşme riskiyle karşı karşıya kalmaktadırlar.
Finans Kuruluşları ve Rolleri
Finans kuruluşları, özellikle Çevresel, Sosyal ve Yönetişim (ÇSY) kriterlerini karar alma süreçlerine entegre ederek çimento endüstrisinde CRIRSCO standartlarının benimsenmesini teşvik etmede merkezi bir rol oynamaktadır. Bankalar, yatırımcılar ve diğer finansal kuruluşlar, sürdürülebilir ve sorumlu yatırıma atfedilen önemin artmasıyla uyumlu olduğu için CRIRSCO uyumlu raporlama yapan şirketleri giderek daha fazla tercih etmektedir.
Bu değişimde kilit rol oynayan etkenlerden biri de “Ekvator İlkelerinin (EP)” 130 finans kuruluşu tarafından benimsenmesidir. Bu ilkelerin, finans kuruluşlarının projeleri finanse ederken çevresel ve sosyal riskleri tanımlamaları, değerlendirmeleri ve yönetmeleri için ortak bir temel ve risk yönetimi çerçevesi işlevi görmesi amaçlanmıştır. Ekvator İlkelerinin güncellenmiş bir versiyonu 2020 yılı Temmuz ayında yayınlanmıştır. Sürdürülebilirlik, insan hakları, biyoçeşitlilik ve yerli halklar, EP’lerin yeni versiyonunda yer alan diğer konular arasında yer almaktadır. Bu ilkeler, risk konusunda sorumlu karar verme sürecini desteklemek amacıyla durum saptama ve izleme için asgari bir standart sağlamaktadır.
Çimento endüstrisindeki şirketler için CRIRSCO standartlarına uyum sağlamak ve Ekvator İlkelerine bağlı kalmak daha uygun finansman koşulları sağlayabilir. Bu ilkelere bağlı kalan finans kuruluşlarının, kredileri, yatırım ve kredi olanaklarını saydam raporlama yoluyla sürdürülebilirlik hususunda güçlü bir kararlılık sergileyen şirketlere sunma olasılığı daha yüksektir. Bu katı gereklilikleri karşılayan şirketler için daha düşük faiz oranları, daha iyi kredi koşulları ve daha yüksek kredi notları söz konusu olabilir.
Buna ek olarak, düzenleyici kurumlar şirketlerin çevresel ve sosyal etkilerini açıklamalarını giderek daha fazla gerekli kıldıkları için, finans kuruluşları risk değerlendirme süreçlerinin bir parçası olarak CRIRSCO uyumlu raporlamaya daha fazla önem vermektedir. Bu standartları benimsemeyen şirketlerin finansman bulması daha zor olabilir ya da daha yüksek sermaye maliyetleriyle karşı karşıya kalabilirler.
Ekvator Prensiplerine uyum, bir şirketin çevresel ve sosyal riskleri yönetme ve azaltma taahhüdünü sergilediği için, CRIRSCO uyumlu raporlama için durumu daha da güçlendirmektedir. Anılan taahhüt, sermayeye erişimi sürdürmek ve uzun vadeli sürdürülebilirliği sağlamak için giderek daha kritik bir hale gelmektedir.
Birleşme ve Satın Almalar için Çıkarımlar
Doğru kaynak ve rezerv tahminleri, çimento sektöründeki birleşme ve satın alma etkinliklerinde kritik bir önem taşımaktadır. CRIRSCO uyumlu şirketler daha düşük riskler sunmakta ve bu da onları daha cazip satın alma hedefleri haline getirmektedir. Bunun aksine, daha az saydam raporlama yapan şirketler ise, elverişli koşulları müzakere etmekte güçlüklerle karşılaşabilir ve bu da potansiyel olarak daha düşük değerlemelerle sonuçlanabilir.
Herhangi bir birleşme ve satın alma işleminde yaşamsal önem taşıyan bir süreç olan durum saptama, satın alan şirketin hedef şirketle ilgili değeri, riskleri ve potansiyel yükümlülükleri tam olarak anlamasını sağlamaktadır. Çimento endüstrisinde durum saptama, hedef şirketin kaynak ve rezerv tahminlerinin, operasyonel uygulamalarının, finansal sağlığının, hukuki durumunun ve çevresel etkilerinin kapsamlı bir şekilde incelenmesini içermektedir.
Birleşme ve Satın Almalarda Durum Tespitinin ana bileşenleri aşağıda açıklanmaktadır:
1. Kaynakların ve Rezervin Doğrulanması: Bu, hedef şirketin kaynak ve rezerv raporlarının doğruluğunun ve güvenilirliğinin değerlendirilmesini, özellikle de CRIRSCO standartlarına uygunluğun sağlanmasını içermektedir. Bu rakamlara ulaşmak için kullanılan jeolojik modellere, örnekleme yöntemlerine ve tahmin tekniklerine özellikle dikkat edilmektedir.
2. Çevresel ve Sosyal Etki Değerlendirmesi: Hedef şirketin çevresel uyum kayıtlarının ve sürdürülebilirlik uygulamalarının incelenmesi, Ekvator İlkelerine ve diğer ilgili çevre standartlarına uyumun sağlanmasını da içeren sürecin temel parçasını oluşturmaktadır.
3. Finansal Analiz: Bu, hedef şirketin varlıklarını, yükümlülüklerini ve genel finansal sağlığını doğrulamak için ayrıntılı bir finansal denetim yapılmasını içermektedir. Kaynak ve rezerv değerlemelerinin etkisi de dahil olmak üzere satın almanın potansiyel finansal risklerinin ve yararlarının değerlendirilmesi de odaklanılması gereken diğer alanlardandır.
4. Hukuki ve Mevzuata Uygunluk: Bu, hedef şirketin özellikle çevre koruma ve kaynak çıkarma ile ilgili alanlarda yerel ve uluslararası yasalara uygun olmasını sağlamaktadır. Satın almayı etkileyebilecek devam eden hukuki ihtilafların ya da düzenleyici hususların belirlenmesi özellikle yeniden gözden geçirilmektedir.
5. Operasyonel İnceleme: Bu; maden çıkarma, işleme ve atık yönetimi uygulamaları da dahil olmak üzere hedef şirketin operasyonlarının verimliliğinin ve sürdürülebilirliğinin değerlendirildiği kapsamlı bir inceleme sürecidir. Aynı zamanda satın alan şirketin etkinlikleriyle sinerji potansiyelinin değerlendirilmesini de içermektedir.
Durum saptama sırasında, alıcılar uzun vadeli sürdürülebilirlik ve çevresel yükümlülükleri değerlendirmek için CRIRSCO uyumlu verilere giderek daha fazla güvenmektedir. Bu trend, kurumsal stratejide ÇSY etkenlerinin artan öneminin altını çizmektedir. Bu standartlara bağlı kalan şirketler, başarılı birleşme ve satın almalar için daha iyi bir konumdadır.
Çimento Endüstrisi, İklim Değişikliği ve Paris Anlaşması
Toplam emisyonların yaklaşık %7-8’ini oluşturan çimento endüstrisi, küresel CO2 emisyonlarına kayda değer bir katkıda bulunmaktadır. Sektörün karbon ayak izi temel olarak kireçtaşının (kalsiyum karbonat) ısıtılarak kireç (kalsiyum oksit) üretildiği ve yan ürün olarak karbondioksitin açığa çıktığı kimyasal kalsinasyon işleminden kaynaklanmaktadır. Buna ek olarak, fosil yakıtlara bağımlı enerji yoğun operasyonlar da endüstrinin genel emisyonlarına katkıda bulunmaktadır.
Önemli çevresel etkisi dikkate alındığında, çimento endüstrisi, özellikle de Paris Anlaşması bağlamında, iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik küresel çabaların odak noktasıdır. 2015 yılında kabul edilmiş olan Paris Anlaşması, küresel sıcaklık artışını sanayi öncesi düzeylerin 2°C fazlasının çok daha altında sınırlamayı hedeflemekte ve bu artışı 1,5°C ile sınırlama çabasını oluşturmaktadır. Bunu başarmak için, çimento da dahil olmak üzere tüm endüstrilerde sera gazı (GHG) emisyonlarında kayda değer azalmalar gerekmektedir. Paris Anlaşması kapsamında maden endüstrisinin karşılaştığı zorluklar, Kahraman (2023) tarafından yakın zamanda vurgulanmıştır (5).
Çimento Endüstrisi üzerindeki etkiler aşağıdakileri içermektedir:
1. Emisyon Azaltma Hedefleri: Çimento endüstrisi, Paris Anlaşması’nda belirtilen emisyon azaltma hedeflerine ulaşmak için düşük karbonlu teknolojileri ve uygulamaları benimseme konusunda artan bir baskıyla karşı karşıyadır. Bu, biyokütle ya da atıktan elde edilen yakıtlar gibi alternatif yakıtlara geçişi ve karbon yakalama, kullanma ve depolama (CCUS) teknolojilerine yatırım yapmayı içermektedir. Şirketler ayrıca çimentodaki klinker içeriğini azaltmak ve böylece emisyonları düşürmek için puzolanlar ya da cüruf gibi alternatif malzemelerin kullanımını da araştırmaktadır.
2. Düzenleyici ve Politik Çerçeveler: Dünya çapında hükümetler, endüstriyel emisyonların azaltılmasını sağlamak için daha katı çevresel düzenlemeler, karbon fiyatlandırma mekanizmaları ve emisyon ticareti sistemleri uygulamaktadır. Çimento endüstrisi, genellikle önemli sermaye yatırımı ve operasyonel değişiklikler gerektiren bu değişen düzenleyici ortamlarda yönünü belirlemek zorundadır. Bu düzenlemelere uyum salt hukuki bir zorunluluktan ibaret olmayıp, aynı zamanda stratejik bir gerekliliktir, çünkü emisyon hedeflerine ulaşılamaması cezalara, pazar erişimini kaybetmeye ya da kurumsal itibarın zarar görmesine neden olabilir.
3. Sürdürülebilir İnşaat Uygulamaları: Değer zincirindeki paydaşlar binaların ve altyapının karbon ayak izini azaltmaya çalışırken, sürdürülebilir inşaat malzemelerine olan talep de artmaktadır. Çimento endüstrisi, düşük karbonlu çimentolar ve betonlar gibi çevre dostu ürünlerin geliştirilmesine odaklanarak bu talebi karşılamak için buluşlar yapmalı ve uyum sağlamalıdır. Betonun geri dönüştürülmesi ve endüstriyel yan ürünlerin yeniden kullanılması gibi döngüsel ekonomi ilkelerinin benimsenmesi, atıkların azaltılması ve doğal kaynakların korunması için giderek daha önemli bir hale gelmektedir.
4. Yatırımcı ve Paydaş Baskısı: Yatırımcılar, ÇSY konularını dikkate alarak hareket edip çimento şirketlerinin çevresel performansını giderek daha fazla incelemektedirler. Emisyonları azaltma ve Paris Anlaşması’na uyum sağlama taahhüdünü gösteremeyenler; yatırımın geri çekilmesi, artan sermaye maliyeti ya da sürdürülebilir yatırım portföylerinden dışlanma gibi sonuçlarla karşı karşıya kalabilir. Müşteriler, hükümetler ve toplumlar da iklim hedeflerine katkıda bulunmak için endüstriden daha fazla talepte bulunmakta ve şirketleri daha iddialı sürdürülebilirlik hedefleri ve şeffaf raporlama uygulamaları benimsemeye teşvik etmektedir.
5. İnovasyon ve Araştırma: Çimento endüstrisi, Paris Anlaşması’na uyum sağlamak amacıyla, emisyonları önemli ölçüde azaltabilecek yeni teknolojileri keşfetmek ve uygulamak için araştırma ve geliştirmeye (Ar-Ge) yatırım yapmaktadır. Bu; çimento kimyasında, alternatif hammaddelerde ve inovatif üretim süreçlerinde çığır açıcı atılımları keşfetmeyi içermektedir. Bu gibi atılımlar arasında örneğin CarbonCure Teknolojileri (karıştırma işlemi sırasında yakalanan CO₂’nin betona enjekte edilmesi), LafargeHolcim’in EcoPact Betonu (klinker içeriğini azaltmak için geri dönüştürülmüş malzemeler ve uçucu kül ve cüruf gibi tamamlayıcı çimentolu malzemeler (SCM’ler) kullanan düşük karbonlu bir beton), HeidelbergCement’in LEILAC Projesi (CO₂ emisyonlarını doğrudan kalsinasyon sürecinde yakalamayı amaçlayan Düşük Emisyon Yoğunluklu Kireç ve Çimento), Cemex’in Vertua Betonu (bir dizi net sıfır CO₂ beton ürünü), Solidia Technologies’in CO₂ azaltımı, Calera Corporation (karbon-negatif yapı malzemeleri) yer almaktadır. Bu inovasyonlar, çimento endüstrisinin karbon ayak izini azaltmaya yönelik önemli adımları temsil etmektedir.
Bunlara ek olarak; akademik kurumlar, teknoloji sağlayıcılar ve endüstri paydaşları ile işbirliği, bu inovasyonların geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasını hızlandırmada kritik bir önem taşımaktadır.
Endüstri bu gibi teknolojileri benimseyerek, Paris Anlaşması hedeflerine ulaşmak için daha iyi bir konumda olacak ve küresel altyapı gelişimindeki kritik rolünü sürdürürken sürdürülebilir bir geleceği sağlayacaktır. Bu inovasyonlar, çimento endüstrisinin karbon ayak izini azaltmaya yönelik önemli adımları temsil etmektedir. Endüstri bu gibi teknolojileri benimseyerek, Paris Anlaşması hedeflerine ulaşmak için daha iyi bir konumda olacak ve küresel altyapı gelişimindeki kritik rolünü sürdürürken sürdürülebilir bir geleceği sağlayacaktır.
Sonuç
Çimento endüstrisinin CRIRSCO şablonlarına göre kaynak ve rezerv tahminine hazır oluşu, gelecekteki başarısı için kritik önem taşıyan bir etkendir. Endüstrinin; düzenleyicilerin, yatırımcıların ve finans kuruluşlarının artan incelemeleriyle karşı karşıya kaldığı bu süreçte, doğru ve saydam raporlama rekabet gücünü korumak; finansmanı güvence altına almak ve sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak için gerekli olacaktır. CRIRSCO’ya uyumlu şirketlerin daha yüksek değerlere sahip olması ve daha elverişli koşullara sahip olması muhtemel olduğundan, birleşme ve satın almalar üzerindeki etkileri önemlidir.
Ayrıca, endüstrinin iklim değişikliği üzerindeki etkisi ve Paris Anlaşması’na uyumu, uzun vadede yaşayabilirliğinin merkezinde yer almaktadır. Düşük karbon teknolojilerine yatırım yapan, sürdürülebilir uygulamaları benimseyen ve saydam raporlama yapan şirketler, endüstriyi bekleyen zorlukların üstesinden gelmek için daha iyi bir konumda olacaklardır. Bunun yanı sıra, Ekvator İlkeleri gibi çerçevelerle desteklenen bu standartların benimsenmesi, endüstrinin karbon emisyonlarını azaltma ve Paris Anlaşması’na uyum sağlama çabaları için yaşamsal önem taşıyacak ve hızla değişen dünyada uzun vadeli yaşayabilirliğini sağlayacaktır.
Referanslar
- https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2024/05/20240511-1.htm
- https://www.holcim.com/sites/holcim/files/2023-03/holcim_minimum_control_standards_2023.pdf
- https://www.heidelbergmaterials.com/sites/default/files/2023-03/HM_Annual_and_Sustainability_Report_2022.pdf
- https://www.cemex.com/documents/d/cemex/20-f-report-2023-eng
- Kahraman Arden H. 2023. Balancing Act for the Developing Countries Between the Use of Thermal Coal and the Paris Agreement. s.70-82. In the Proceedings of 40th Annual International Pittsburgh Coal Conference 2023 İstanbul, Türkiye. 4 – 6 Ekim 2023. ISBN: 978-1-7138-9227-4.