Kağan Ersoy
Ecosys Sürdürülebilirlik Hizmetleri Danışmanlık Ltd. Şti.
Sürdürülebilir Kalkınma, insani gelişme hedeflerini gerçekleştirme kapsamında; çevrenin, ekonominin ve toplumun bir denge içerisinde ele alınmasını ve insan faaliyetlerini mümkün kılan doğal kaynakların devamlılığını esas alan bir kalkınma yaklaşım biçimidir. İnsanlık için kritik öneme sahip ve 5P (People-İnsan, Planet-Yerküre, Prosperity-Refah, Peace-Barış, Partnership- Ortaklık) olarak tanımlanan çekirdek ilkeler etrafında bu 17 amaç şekillenmiştir. Amaçları yoksulluğun son erdirilmesi, çevrenin korunması, iklim krizine karşı önlem alınması, refahın adil paylaşımı ve barışı hedefliyor.
Sürdürülebilir Kalkınma hedefinde bir firmanın çalışmalarının denetlenme sistemi daha net biçimde yapılmaktadır. Talep edilen uygulama başlıkları kısaca ;
- Şeffaflık
- Hesap Verebilirlilik
- Sorumluluk
- Adil Olma
olarak özetlenebilir. Tüm başlıklar hukuki karşılık içermektedir.
Mevcut şirketin kendi ihtiyaçlarından ziyade çevresel ihtiyaçlara yoğunlaşmak en önemli kriterler arasındadır. Sürdürülebilirlik alanında temel olarak üç saç ayağı vardır. Bunları; ekonomi, sos-yal ve çevresel olarak sıralayabiliriz. Çevre, Sosyal ve Kurumsal Yönetişim (Environment, Social and Governance; ESG), bir şirketin çevresel, sosyal konular ve kurumsal yönetişim faktörleri üzerindeki operasyonel etkisi ile ilgili riskleri ve fırsatları değerlendirmek için bir çerçevedir. ESG raporlaması ile beraber bir skorlama ortaya çıkar. Ek olarak Refinitiv ESG Tartışma Skoru (ESG Controversies Score) ve Kombine ESG Skoru (ESG Combined Score) sağlamaktadır. ESG Tartışma Skoru firma hakkında global medya kaynaklarında olumsuz haberler çıkması, hukuki süreçlerinden ceza alması gibi durumunda ortaya çıkmaktadır.
Beyanlar esas alınmakta, karşılığının uygulama ve şeffaflıkla aktarılması beklenmektedir. Uygulama sonuçları ile beyanlar arasında uyumsuzluk durumu ise Green Wash olarak adlandırılmıştır. Firmanın beyanları ve raporları ile sonuç uygulamaları arasındaki farklılıklar ciddi hukuksal problemler ve cezai uygulamaların ortaya çıkmasına sebep vermektedir.
Hukuk boyutuna giren durumlarda firmalar için uygulana cezalar itiraz veya red hakkına dahi açık kapı bırakılmadan yapılır. Örnek verecek olursak; Volkswagen firmasının araçların yazılımında egzoz emisyon çıktısında yaptığı bilinçli yazılım işlemi tespit edilince 20 milyar dolardan fazla ceza yemiş ve hâlen yaptırım ve diğer ceza uygulamalar sürekli devam etmektedir. Yine ulusal çapta bir örnek olarak; Almanya’da Deutsche Bank’ın Green Wash yaptığı tespit edilince 1 milyar Euro’dan fazla ceza uygulaması yapılmıştır.
Tüm işletmeler ve üreticiler için kritik nokta artık sistemin giderek katılaşarak uygulanması ve sınırları aşan, bütüncül bir durumu olmasıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin de ilgili anlaşmalara taraf olması ve bu anlaşmaların TBMM’de onaylanmış olması tüm sorumlulukları üstlendiğimiz anlamına gelmektedir.
Sürdürülebilir Kalkınma ve ilgili tüm yurt dışı ve yurt içi yasa ve yönetmeliklerinin mutlaka detaylı bir şekilde incelenmesi gereklidir. Birinci aşamada firmaların kendi iş alanları içindeki sorumlulukları netleştirilmelidir. Buna göre şirketin iç tüzüğünü oluşturup varsa da buna uygun revizyonları yapmaları gerekli. İkinci aşamada tüm birimlerin buna uygun uygulama ve kontrol sistemleri ve iç yönetmelikleri oluşturulmalı, ayrıca geçmiş süreci değerlendirerek sisteme uygun olarak düzenlemeler tamamlanmalıdır. Üçüncü aşamada ise yönetim ve üretim ikilisinin şeffaflaştırılması ve hesap verebilirliğinin sağlanması önemlidir. Dördüncü aşamada üretim proseslerinin hedeflere uygun olarak rehabilitasyonunun yapılması ve/veya yeni ve yeşil teknolojilere geçiş için çalışmaların başlatılması gerekir.
Aşamaların tamamlanması sırasında tüm sistematiğin konunun hukuki bağlanmalarını sağlayacak, düzenleyecek ve denetleyecek sistemin kurulması şarttır. Eğer sistem baştan doğru kurulamaz ve işletilemez ise ilerleyen süreçte bir firmanın “Sürdürülebilir Kalkınma” hedefleri kapsamında bir noktada hukuki süreçlerle yüzleşmesi kaçınılmaz olur.
Ülkemizde maalesef Sürdürülebilir Kalkınma ilk anından itibaren doğru anlaşılamamış durumda. Geçen zaman çok hatalı veya karşılığı olmayacak işlemlerin yapılmasına sebep oldu, olmaya devam ediyor. Gelinen son durumda 2025 yılından itibaren pek çok firmanın sıkıntılı süreçler yaşayacağını gösteriyor. Bu nedenle aşamaları sırasıyla ve özenli bir sistemle kurmak ve sürdürmek şirketlerin gelecekte varlığını ve itibarını sürdürmesi için büyük önem arz ediyor.
Çimento sektörü bu sürecin ilk ve en çok etkilenecek olan sektörlerinden biri. Sektörün önemli bir kısmı 2030 ve 2050 aralığında karşılaşacakları durumlar hakkında yeterli bilgi sahibi değil. Çimento sektörünün mutlak olarak 2025-2030 ve 2050 hedeflemelerini oluşturması ve sektör oyuncularını detaylı bilgilendirilmesi gerekmektedir, öte yandan firmaların mutlaka sürdürülebilirlik bölümü oluşturmaları gerekmektedir. Şu an Türkiye’de durumu kavrayan firmaların Sürdürülebilirlik alanında direktörler atadığını ve sürdürülebilirlik konusunda hassas CEO’ları atamaya başladığını görmekteyiz. Uluslararası firmalar bu uygulamaları yaklaşık 10 yıl önce yapmaya başladılar.
Sürdürülebilirlik departmanı kurulması, buna uygun personellerin yetiştirilmesi, yatırım planlarının ve iyileştirmelerin buna uygun yapılası gerekli. İşin hukuki kısmı için Yeşil Hukuk ve Tahkim konusunda uzman hukuk firmaları, hukukçular, danışmanlık firmaları ile ortak çalışmalar yürütülmelidir.
Sürdürülebilir Kalkınma sürecinde hukuk uygulama ve cezai yönleriyle Çimento sektörü en tehlikeli dönemece girmek üzere. Türkiye’nin dünya çağında en güçlü olduğu sektör olarak çimento sektörünün 2050 yılında aynı güçle var olması ve uluslararası ticari gücünü koruması süreci doğru yönetmesi ile mümkün olacaktır.