Çimento kimyasallarının kullanımıyla elektrik tüketiminin ve klinker faktörünün azalması, alternatif yakıt tüketiminin artması sonucunda çimento üretiminde %6-12 arası karbon emisyonu azaltımı mümkün olmaktadır. Bu etki, 180 milyon ila 390 milyon ağacın yıllık katkısına eş değerdir. “Beton Katkılarının Net Sıfır Karbon Hedefindeki Rolü” başlıklı raporumuza göre de beton kimyasal katkıları dolaylı etkisi sayesinde hazır betonun karbon ayak izini %17-35 arasında, su ayak izini ise %15-40 arasında azaltmaktadır.
Osman İlgen
Katkı Üreticileri Birliği (KÜB) Başkanı
Katkı Üreticileri Birliği olarak, kimyasal katkı maddelerinin evrensel kalite ölçütlerine ve uluslararası standartlara uygunluğunu sağlama konusundaki yaklaşımınızdan ve bu alandaki yapılan yeniliklerden bahsedebilir misiniz?
Beton kimyasal katkıları; üretim, taşınma, pompalanma, yerleştirme ve kalıp içerisinde dayanım kazanma süreçlerinde fiziksel, mekanik ve dayanıklılık özelliklerini iyileştirmede son derece etkili olan vazgeçilmez bir bileşendir. Bu katkıların sınıfları ve özellikleri TS EN 934-2 standardında tanımlanmıştır ve dolayısıyla bu kapsamındaki tüm katkılar bu standarda uygun olmak zorundadır. Ayrıca beton üretiminde kullanılan kimyasal katkılar CE belgesi olmadan arz edilememektedir. Avrupa’nın en çok beton kimyasal katkı üreten ve kullanan ülkesi olarak elbette kalite standartları üretim süreçlerimizin en önemli aşamasıdır. Bu kapsamda KÜB üyeleri kalite ve AR-GE birimleri ile son derece başarılı işlere imza atmaktadır. Özellikle son yıllarda ülkemizde hayata geçen mega projelere üyelerimiz son derece etkili çözümler üretmiştir.
Bir diğer önemli beton bileşeni olan takviye lifleri (fiberler) de son yıllarda giderek daha iyi tanınmakta ve tercih edilmektedir. Bu ürünler de TSE standartlarına uygun bir şekilde CE belgeli olarak arz edilmektedir.
Öğütmeyi kolaylaştırmak, dayanımı artırmak ve performansı iyileştirmek amacıyla kullanılan çimento katkılarının hem ülkemizde hem de Avrupa’da bir standardı mevcut değildir. Çimento kimyasalları konusunda da oldukça iddialı olan KÜB üyeleri, müşteri ihtiyaçlarını en üst seviyede karşılayacak kalite standartlarını sağlamaktadır.
KÜB olarak hem standartlaşma çalışmalarında hem de standartların uygulanması aşamasında üyelerimiz ile birlikte ulusal ve uluslarası platformlarda yer almaktayız.
“Beton kimyasal katkıları; üretim, taşınma, pompalanma, yerleştirme ve kalıp içerisinde dayanım kazanma süreçlerinde fiziksel, mekanik ve dayanıklılık özelliklerini iyileştirmede son derece etkili olan vazgeçilmez bir bileşendir.”
Katkı Üreticileri Birliği, çevresel sürdürülebilirlik açısından üyeleri ile birlikte hangi adımları atmaktadır? Geri dönüşümlü malzemelerin kullanımı ve karbon ayak izi azaltma stratejileri hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Beton ve çimento katkıları sadece teknik ve ekonomik performansları açısından değil çevresel faydaları ile de değerlendirilmelidir. Düşük karbonlu çimento ve beton üretiminde kimyasal katkıların rolü oldukça önemlidir. “Çimento Katkılarının Net Sıfır Karbon Hedefindeki Rolü” ve “Beton
Kimyasal Katkılarının Net Sıfır Karbon Hedefindeki Rolü” isimleriyle yayımladığımız rehberlerde kimyasal katkıların net sıfır hedefindeki rolü detaylı bir şekilde açıklanmıştır. Ayrıca üyesi olduğumuz EFCA bünyesinde çeşitli beton kimyasal katkıları için Çevresel Ürün Beyanları (EPD) hazırlanmış ve bu belgelerde ürünlerin yaşam döngüsü boyuncaki çevresel etkileri bağımsız bir kurum tarafından onaylanarak deklare edilmiştir. KÜB üyelerinin ürünleri için de geçerli olan bu EPD’ler kullanıcılar için şeffaf ve güvenilir veriler içermektedir.
Kimyasal katkıların, çimento ve beton üretiminde geri dönüşüm malzemesi ya da endüstriyel atıkların kullanılmasındaki etkisi son derece yüksektir. 2024 yılından yayımlanan Yeşil Çimento Tebliği ile klinker oranının 2025 yılından itibaren kademeli olarak sınırlandırılması hedeflenmektedir. Destek verdiğimiz bu inisiyatifte istenilen hedefe ulaşılmasında nitelikli kimyasal katkılar baş rol oynayacaktır. Ayrıca inşaat ve yıkıntı atıklarının hazır beton üretiminde kullanılmasında da katkılar oldukça kritik bir öneme sahiptir.
KÜB olarak üyelerimiz ile birlikte yeni ve gelişen ihtiyaçlar için en iyi çözümleri bulmaya ve geliştirmeye devam ediyoruz.
Üyelerinizle birlikte, yapı kimyasalları sektöründe karşılaşılan ortak sorunların çözümüne nasıl katkı sağlıyorsunuz? Özellikle, resmi makamlar, mesleki kuruluşlar ve özel sektörle yürütülen işbirliklerinizden örnekler verebilir misiniz?
KÜB olarak paydaşlarımızla işbirliğine son derece önem vermekteyiz. Bu nedenle de İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (İMSAD), Yapı Ürünleri Üreticileri Birliği (YÜF) ve Avrupa Beton Katkıcıları Birliği (EFCA) gibi saygın çatı kuruluşlarının üyesiyiz. Hem kendi sektörümüzün hem de paydaşlarımızın sektörlerinin birbiri ile ilişkili olan ortak sorunlarına bu çatıların altında oluşturulan çalışma gruplarında ve komitelerde birlikte çözüm sağlamaya çalışmaktayız.
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) ve Kimya Mühendisleri Odası (KMO) gibi meslek odalarıyla; Devlet Su İşleri (DSİ), Karayolları, TSE, Belediyeler vb. kamu kurumları ile de ilişkilerimizi daha da güçlendirmek istiyoruz. Bir diğer önem verdiğimiz konu da akademi ile daha yakın ilişkiler kurmaktır. Örneğin en son TÜBİTAK destekli bir akademik projeye kurumsal destek vererek bir adım atmış olduk. Üyelerimiz birçok akademik çalışmaya ürün temin ederek ve gerektiğinde bilgi sağlayarak destek vermektedir.
Üniversitelerle yaptığınız seminerler ve laboratuvar teknisyenleri kurslarına sağladığınız desteklerle sektöre yönelik bilinçlendirme çalışmalarınızdan bahsedebilir misiniz?
KÜB olarak üyelerimizin katkılarıyla uzun süredir THBB tarafından düzenlenen Millî Eğitim Bakanlığı onaylı ve sertifikalı “Beton Laboratuvar Teknisyenleri Kursu”na sponsorluk yapmaktayız. Bu sponsorluk kapsamında eğitime katılan laboratuvar sorumlularına üyelerimizin laboratuvarlarında konusunda uzman mühendisler tarafından eğitimler verilmektedir. Eğitim sonundaki sınavda başarılı olanlara THBB tarafından MEB onaylı sertifika verilmektedir.
YÜF çatısı altında pandemi dönemine kadar birçok ilde ve üniversitede yerinde seminerler düzenlenmişti. KÜB olarak bu seminerlerde aktif bir şekilde yer aldık. Seminerlerde çimento, beton, beton bileşenleri, prefabrik üretim, kireç, sürdürülebilirlik gibi birçok konuda ilgili derneklerin uzmanları tarafından bilgiler sunuldu. Pandemi ile birlikte çevrimiçi webinarlara ağırlık verildi.
Sektördeki yenilikçi gündemi nasıl takip ediyorsunuz? KÜB Teknik Komitesi’nin bu alandaki çalışmaları sektör için nasıl bir yol haritası sunuyor?
Beton ve çimento kimyasal katkı teknolojileri, sürekli gelişen AR-GE ve inovasyon süreçleri ile beton ve inşaat sektörüne hem teknik hem ekonomik hem de sürdürülebilirlik açısından katkılar sağlamaya devam etmektedir.
Son yıllarda beton sınıflarının yükselmesi, özel beton üretimine artan talep, katkılı çimento kullanımının artması katkı endüstrisinin de bu yönde ürün portföyünü geliştirmesini hızlandırmaktadır. KÜB olarak dünyadaki tüm gelişmeleri yakından izleyerek hazır beton ve çimento üreticilerinin uygulamalarını kolaylaştıracak terzi işi çözüm üretme noktasında oldukça iddialıyız. Bununla birlikte iklim değişikliği ile mücadele kapsamında giderek önem kazanan düşük karbonlu beton ve çimento üretimi hedefinin de en önemli çözüm ortaklarından biri olduğumuzu söyleyebiliriz. Hemen hemen tüm beton ve çimento kimyasal katkıları nihai ürün olan betonun karbon ayak izinin düşürülmesinde doğrudan ya da dolaylı etkiye sahiptir. “Çimento Katkılarının Net Sıfır Karbon Hedefindeki Rolü” başlıklı raporumuza göre çimento kimyasallarının kullanımıyla elektrik tüketiminin ve klinker faktörünün azalması, alternatif yakıt tüketiminin artması sonucunda çimento üretiminde %6-12 arası karbon emisyonu azaltımı mümkün olmaktadır. Bu etki, 180 milyon ila 390 milyon ağacın yıllık katkısına eş değerdir. “Beton Katkılarının Net Sıfır Karbon Hedefindeki Rolü” başlıklı raporumuza göre de beton kimyasal katkıları dolaylı etkisi sayesinde hazır betonun karbon ayak izini %17-35 arasında, su ayak izini ise %15-40 arasında azaltmaktadır.
Özellikle 2023 yılında yaşadığımız Kahramanmaraş ve Hatay merkezli depremlerde ürün kalitesi kadar doğru tasarım ve uygulamanın da önemini tekrar görmüş olduk. Bu nedenle Teknik Komitemiz bünyesinde “Beton Uygulamaları ve Kimyasal Katkıların Etkisi Rehberi” ve “Betonun Dayanıklılığı ve Kimyasal Katkıların Etkisi Rehberi” çalışmalarımızı kamuoyuyla paylaştık.
İMSAD, YÜF ve EFCA gibi ulusal ve uluslararası federasyonlara üye olmanızın katkıları nelerdir? Bu üyelikler, Katkı Üreticileri Birliği’nin küresel ölçekteki etkileşimini ve sektöre olan katkılarını nasıl güçlendiriyor?
Türkiye, yapı malzemeleri üretiminde ve tüketiminde dünyadaki sayılı ülkelerden birisidir. Özellikle Avrupa’da çimento, beton, kimyasal katkılar gibi yapı malzemelerinde en büyük üretici konumundadır. Ayrıca birçok malzemenin önemli ihracatçılarından biriyiz. Sektörel çatı kuruluşlarımız birçok Avrupa ülkesindeki muadillerinden çok daha etkindir. KÜB olarak hem yerel hem de uluslarası işbirliklerini son derece önemsemekteyiz. İMSAD ve YÜF gibi çatı kuruluşların içinde birbiriyle ilişkili birçok paydaş yer almaktadır. Bu kuruluşlar da paydaşların birbiri ile etkin diyalog kurmasını ve işbirlikleri oluşturmasını destekleyen son derece elverişli imkanlar sunmaktadır.
Üyesi olduğumuz Avrupa Beton Katkıcıları Federasyonu (EFCA), Yönetim Kurulu, Teknik Komite ve Çevre Komitesi toplantılarına ve çalışma gruplarına KÜB adına ilgili düzeylerde katılım sağlamaktayız. Bu sayede, KÜB üyesi firmalar, Avrupa’daki çimento ve beton katkı sektörünü ve ilgili tüm gelişmeleri yakından takip edebilmektedir.
Aynı zamanda KÜB Başkanı olarak görev yapıyorum ve EFCA Yönetim Kurulu’nda Başkan Yardımcısı pozisyonundayım. Bu önemli görevler, KÜB’ün uluslararası platformda etkin bir şekilde yer almasını sağlıyor ve sektörümüzün gelişimine katkıda bulunmamı mümkün kılıyor.
“Kimyasal katkıların, çimento ve beton üretiminde geri dönüşüm malzemesi ya da endüstriyel atıkların kullanılmasındaki etkisi son derece yüksektir.”
Kimyasal katkı sektörünün gelecekteki büyüme potansiyeli ve önemli trendleri nelerdir? Sektördeki gelişmelerin Türkiye ve Avrupa inşaat sektörlerine olan etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sektörel büyüme, nicel ve nitel olarak ele alındığında kimyasal katkı sektörünün iki ölçekte de büyümesi beklenmektedir. Tabiki bu büyüme, doğrudan tedarikçisi olduğumuz çimento ve beton sektörlerinin ve dolayısıyla inşaat sektörünün büyümesi ile birlikte gerçekleşecektir. Kent nüfusunun halen artıyor olması, kentsel dönüşümde hızlanma beklentisi ve altyapı ihtiyaçlarının gelecekte de devam edecek olması inşaat sektörünün ve dolayısıyla kimyasal katkılar başta olmak üzere yapı malzemelerine olan ihtiyacı daha da artıracaktır. Bir yandan da yeşil binalar, düşük karbonlu ve enerjili ürünler, 3 boyutlu yapım teknikleri, geri dönüşüm malzemesi kullanımının artacak olması gibi trendler, katkı sektörünün farklı ihtiyaçlara nitelikli çözümler sunmasına neden olmaktadır. Özellikle çimento ve beton sektörünün düşük karbon yol haritasında kimyasal katkıların etkisi oldukça yüksektir.
Katkı Üreticileri Birliği olarak, önümüzdeki beş yıl içinde sektörde nasıl bir değişim ve dönüşüm hedefliyorsunuz? Gelecek vizyonunuzu nasıl tanımlarsınız ve bu doğrultuda hangi stratejileri benimseyeceksiniz?
Önümüzdeki beş yıl içinde düşük karbonlu çimento ve beton ürünlerine yönelik daha nitelikli kimyasalların öne çıkmasını beklemekteyiz. Şantiyelerde su tüketimini azaltan ve beton performansını son derece olumlu etkileyen kimyasal kür maddelerine talebin artmasını öngörmekteyiz. Ayrıca beton takviye lifleri için de benzer bir durum geçerli olacaktır. Kalsine kil çimentosu, 3 boyutlu yapım tekniklerine uygun harç geliştirilmesi, geri dönüştürülmüş agrega kullanımı gibi alanlar için de etkili kimyasal katkılar revaçta olacaktır.
Kimyasal katkı maddelerinin üretiminin evrensel kalite ölçülerine, ulusal ve uluslararası standartlara uygun olarak, kamu ve toplum yararı doğrultusunda gerçekleştirilmesine katkıda bulunma misyonu taşıyan KÜB; dayanıklı ve sürdürülebilir bir çevrenin oluşmasına katkı sağlamayı vizyon olarak belirlemiştir. Bunu da bilim, etik ve çevre odaklı süreç yönetimi ile gerçekleştirmektedir.