Ülkemiz çimento sektörü hakkında bilgi verir misiniz? Üretim ve ihracat kapasitemiz nedir? Dünyanın kaç ülkesine ihracat yapıyoruz, son 10 yıllık ihracat rakamlarımız nedir? Artış her yıl yüzde kaç sağlanmıştır? Çimento sektörü hakkında son rakamsal veriler nelerdir? Yıllık ciro ne kadardır? Sektör kaç kişilik istihdama ulaşmıştır?
Çimento sektörünün; 1911 yılında sadece 20 bin ton kapasite ile başladığı yolculuk bugün 80 milyon tonun üzerinde klinker üretim kapasitesine ulaştı. Çimento üretimi olarak karşılığı ise yaklaşık 100 milyon ton anlamına gelmektedir. Sektörün ilk 60-70 yılında Cumhuriyet Hükümetleri kalkınmanın anahtarı olarak ülkenin dört yanına çimento fabrikalarının kurulmasını sağladılar. Başlangıçta Kamu imkânları ile kurulan fabrikalar, özelleştirme sonrası tamamen özel sektörün yatırımlarıyla yurt sathına yayıldı. Şu anda kapasitemiz 82,1 milyon tondur. 2019’a kadar devreye girecek yeni tesisler ile ilave kapasite miktarı 5,7 milyon ton olacak ve toplam kapasite 88 milyon ton klinkere ulaşacaktır. Bu da yaklaşık 105 milyon ton çimento kapasitesi anlamına geliyor.
Çimento sektörü Türkiye’de hızla gelişerek bugünkü büyüklüğüne erişti. Avrupa’da birinci, dünyada ise ilk 4 ülke içinde yer alan Türkiye çimento sektörü, Dünya ihracatında ilk 5 ülke içinde bulunarak, yaklaşık 12 milyon ton çimento ve klinker ihracatı ile Türkiye ekonomisine yaklaşık 500 milyon dolarlık katkı sağlıyor. Genel tabloya baktığımızda Amerika başta olmak üzere dünyanın birçok yerine; Uzakdoğu, Amerika, Afrika, Ortadoğu’da birçok ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz. İhracat yaptığımız ülke sayısı yaklaşık 100’e yakın. Son 10 yıllık rakamlara bakacak olursak 145,5 milyon tonu çimento olmak üzere toplam klinker ve çimento 191,2 milyon ton ihracatı yapıldı.
Ürettiğimiz çimento ise gerek kalite, gerekse fiyat yönünden küresel pazarlarda yüksek rekabet gücüne sahiptir.
2016 yılında sektörün yıllık cirosu iç pazarda tahmini olarak 2,8 milyar Amerikan Doları olarak gerçekleşmiştir. İhracatta ise bu rakam 495 milyon Amerikan Dolarıdır.
Çimento sektörü bünyesinde bulunan 18 bini aşkın doğrudan çalışanı ile istihdama da büyük katkı sağlıyor. Yan sektörler, lojistik faaliyetleri gibi dolaylı çalışanları da dikkate alırsak sektörün istihdama ve ülke ekonomisine katkısının 2,5-3 katına çıktığını söyleyebiliriz.
Çimento şirketlerimizin yurt dışı yatırımları ile bilgi verir misiniz? Hangi ülkelerde yatırım yaptık, ciromuz ve üretim kapasitemiz ne kadar?
Türk çimento şirketlerinden bazıları özellikle Afrika kıtası olmak üzere yurtdışında da yatırımlarına devam etmektedirler. Yatırımlar Afrika kıtasında öğütme tesisi şeklinde gerçekleşirken, Avrupa’da terminal yatırımı şeklindedir. Keza ABD’de de yatırım yapan firmalarımız var. Önümüzdeki dönemde daha çok şirketin yurtdışı pazarlarda yer alması şaşırtıcı olmayacaktır.
Afrika pazarında, Mozambik ve Fildişi Sahilleri’nde öğütme tesisi, beton ve kırma – eleme tesisi yapan şirketlerimiz var. Bir çimento grubumuz Mozambik’te 700 bin ton, Fildişi Sahilleri’nde 1,2 milyon ton kapasiteli tesis kurdu, kuruyor. Yine bir başka Türk şirketi de Fildişi Sahillerinde beton santrali ve agrega tesisi yatırımı yapmış durumda. Avrupa’nın farklı ülkelerinde ve ABD’de terminalleri olan şirketlerimiz var. Ayrıca Kamerun ve Tunus’ta öğütme tesisleri olan başka bir üyemizin öğütme kapasitesi toplamda 1 milyon ton/yıl. Yatırım bedeli ise 65 milyon USD. Keza bir üyemizin de yine İspanya, İtalya, Almanya, KKTC, Romanya ve Rusya’da yatırımları söz konusudur. Türk çimento sektörü dünyanın her yerinde yatırım yapma fırsatını kolluyor ve hedefliyor, bu yatırım ülkesine göre yeni tesis veya satınalma şeklinde olabilir.
Son yıllarda gelişmekte olan ülkelerde artış eğilimini koruyan çimento üretimi hakkında neler düşünüyorsunuz?
Çimento tüketiminin gelişmekte olan ülkelerde artmasının en önemli sebebi bu ülkelerdeki altyapı yatırımlarının devam etmekte olmasıdır. Gelişmiş ülkeler bu yatırımlarını tamamladıkları için çimentoyu genellikle bakım, onarım ve yenileme gibi faaliyetlerde kullanmaktadırlar. Bu yüzden gelişmiş ülkelerde kişi başı tüketimler düşmektedir.
Gelişmekte olan ülkelerde hem altyapı hem konut ihtiyaçları artmakta olduğu için bu durum çimento tüketimini de artırmaktadır. Bazı gelişmiş ülkelerde, özellikle Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak üzere, iklim değişikliği sınırlamaları, karbondioksit salımı sınırlamaları da bu ülkelerde çimento sektörü üzerinde ciddi sınırlamalar getirmektedir.
*Üye fabrikalarımızın ihracatında ciro, üretim kapasiteleri, yatırımları veri olarak alınmamaktadır. İhracatımızı toplam olarak TUİK’ten sağlıyoruz.
Ülkemiz çimento sektöründe sürdürebilirlik önündeki en büyük engel ya da engeller nelerdir?
Günümüzde her ülke ve her sektör ekonomik gelişimini “sürdürülebilir ilkeler” temeline oturtmaya çalışmaktadır. Bu çerçevede TÇMB olarak, enerji verimliliği, kaynak verimliliği, sürdürülebilir üretim anlayışı ile sektörümüzün alternatif hammadde ve yakıt kullanımı, katkılı çimento üretimi, atık ısıdan elektrik üretimi, yenilenebilir enerji yatırımları, enerji verimliliğini artırma gibi çeşitli uygulama ve projelerine teknik seviyede katkıda bulunarak rehberlik edilmekte, eğitimler düzenlenmekte, sektörün kalite, enerji arz güvenliği ve hammadde ruhsat güvenliği konularında kamu ile ilişkiler yürütülmekte, sorunların çözümüne yönelik her seviyede çalışmalar sürdürülmektedir.
Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği, üye kuruluşlar için çimento üretimi ve güncel üretim teknolojileri konuları da dâhil olmak üzere eğitimler, seminerler, çalıştaylar ve kongreler düzenlemekte, rekabet hukuku ve diğer hukuk kurallarına uygun istatistiki bilgileri derleyerek üyelerine ve kamuoyuna sunmaktadır. Sektörümüz ekonomik büyümesine devam ederken, çevresel sorumluluklarının bilincinde, sürdürülebilir büyümenin yaygınlaştırmasında öncü rol de üstlenmektedir.
Bütün enerji yoğun sektörlerde iklim değişikliği ile ilgili konular önem arzediyor. Paris ve Marakeş iklim değişikliği konferanslarında alınan kararlar ve önümüzdeki yıllarda karbondioksit salımına gelecek sınırlamalar veya vergiler çimento sektörünü de etkileyecektir. Sektör olarak bu konuyu önemsiyoruz, sürdürülebilirlik anlamında ciddi çalışmalarımız var. Enerji verimliliği artırmak için en yeni teknolojiler ile çalışıyoruz, yenilenebilir enerji kullanımı konusunda kendi rüzgar santrallarını kuran işletmelerimiz var, atık ısıdan enerji üretiminde Avrupa’nın çok önündeyiz, atıkları yakıt olarak kullanma konusunda büyük bir atılım ve işbirliği içindeyiz.
Dünya artık döngüsel ekonomi kavramını konuşuyor. Atığın var olmadığı, bir üretim prosesinden çıkan atığın bir başka proseste hammadde veya katkı olarak kullanılacağı bir dünyadan bahsediyoruz. Çimento sektörü evsel ve endüstriyel atıkların bertaraf edilmesinde, yüksek fırın cürufu, çelik cürufu ve uçucu kül gibi normalde büyük depolama alanlarına ihtiyaç duyulan farklı sektörlerin atıklarını kullanarak hem çevreye katkıda bulunmakta hem de iklim değişikliği ile ilgili ülke olarak taahhütlerimize olumlu katkıda bulunmaktadır.
Sektörün 2010’dan sonra gittikçe artan diğer önemli bir konusu da fazla kapasite olması ve artan bir eğilimle devam ediyor olması. Son yıllarda Türkiye’de önemli bir inşaat hamlesi var, konutlar, altyapı yatırımları, büyük mega projeler ile mevcut kapasitenin önemli bir kısmı eritilebiliyor. Ancak ihracatta duraklama olması ve yeni tesis yatırımları ileride kapasite fazlası sorunlarını daha ciddi seviyeye getirecektir. Kapasite fazlalığı bölgelere göre farklılık göstermektedir. Bu nedenle, teşvik uygulamalarının bölgesel ihtiyaçlar bazında değerlendirilmesi ve sermayenin verimsiz kullanımının önüne geçilmesi gerektiği kanaatindeyim.
İ
nşaat sektörünün yavaşladığından ve piyasanın doyduğundan söz ediliyor. Bu durum çimento sektörünü nasıl etkiliyo
r
?
Gelecek yıllar için öngörüleriniz nelerdir?
Konuştuğunuz zaman genelde böyle bir algı var, ancak rakamlar bunu doğrulamıyor.
Sektörel değerlendirme bakımından, büyüme verilerine göre, 2017 yılının ilk çeyreğinde inşaat sektörü, genel ekonomiden düşük de olsa % 3,7 oranında büyüme kaydetmiştir. 2017 yılı ilk çeyreğinde mevsim normallerinin altında seyreden hava koşullarına rağmen bu oranın, önemli bir artış olduğunu düşünüyorum.
TÜİK tarafından son açıklanan verilere göre, 2017 yılı ilk yarısında Türkiye’de satılan konut sayısı %3,7 oranında artış ile 654 bine yükselmiştir. Yeni konut inşaatları için önemli bir gösterge olan ilk konut satışları ise yine bu dönemde %1,4 oranında artış kaydetmiştir.
Konut inşaatlarındaki bu artış ve devam eden büyük kamu yatırımlarının sektörümüze olumlu etkisi bulunmaktadır. 2017 yılının sonuna kadar kamu yatırımları ile kentsel dönüşüm sürecinin inşaat sektöründe büyüme ivmesini desteklemeye devam edeceği öngörülmektedir. Diğer yandan, yüksek finansman gereksinimi bulunan altyapı projelerinin seyri açısından piyasa koşulları önem taşımakta; küresel likidite koşullarındaki daralmalar, jeopolitik risklerde artış eğilimi, döviz kurlarının volatilitesi ve daha da yükselmesi ve faiz tarafındaki gelişmeler inşaat yatırımları üzerindeki kararları etkilemekte ve risk unsurlarını artırmaktadır. Ancak çimento sektörü için önümüzdeki dönemde en önemli itici güç altyapı yatırımları, büyük projeler, kentsel dönüşüm olarak görüyoruz; altyapı yatırımları devam ettikçe konut inşaatlarındaki dalgalanmadan daha az etkilenecektir. Güneydoğu bölgemizde yeniden yapılaşma ve olası bir Suriye’de uzlaşma süreci bu bölgede Çimento talebinde ciddi bir canlanmaya neden olacaktır.
Bütün yılı değerlendirecek olursak, yılın ilk çeyreğindeki olumsuz hava koşulları çimento satış miktarını olumsuz olarak etkilemiş olsa da daha sonraki aylarda bu açık telafi edildi ve yılsonu itibariyle 2016 yılına göre % -5 civarı bir büyüme öngörüyoruz.
1987 yılından bu yana her 2 yılda bir düzenlenen Teknik Seminerlerin amacından bahseder misiniz?
Bu seminerler bizim için çok büyük önem taşıyor. Sektörde ve uluslararası platformlarda bir marka haline gelen teknik seminerlerimizde dünyanın önde gelen firma ve marka temsilcilerini, uzmanlarını sektörümüzün yön verenleriyle bir araya getiriyoruz. Buradaki amacımız küresel dünyada çimento sektöründe yaşananları sunumlarla buradaki temsilcilerimize aktarmak. Az önce bahsetmiş olduğum gibi sürdürülebilirlik bizim için çok önemli. Her yıl çevreye duyarlı bir motto ile teknik seminerlerimizi hayata geçiriyoruz. Geçen yıl “Sürdürülebilir Çevre&Enerji” ana temasını taşıyan seminerimiz bu yıl “Tutumlu İnovasyon” temasıyla, 10-13 Ekim 2017 tarihleri arasında Kaya Palazzo Golf Resort, Belek Antalya’da 14. defa düzenlenecek.
14.TÇMB Uluslararası Teknik Seminer ve Sergisinin teması olan Tutumlu İnovasyonun sizler için önemli olduğunu biliyoruz. Bu konuyu alt başlıkları ile okurlarımızla paylaşır mısınız?
Öncelikle tutumlu inovasyon kavramına değinmek istiyorum. Tutumlu inovasyon, daha az tüketerek daha iyisini ve daha fazlasını elde etmek anlamına geliyor, yani eldeki kaynakların doğru kullanımı ile optimizasyonunun sağlanması. Günümüzde sıkça kullanılan ve sektörümüzde de çeşitli alanlardaki optimizasyon çalışmaları kapsamında bu seneki temamızı Tutumlu İnovasyon olarak belirledik biz de. Bu ana tema altında TÇMB Uluslararası Teknik Seminer ve Sergisi’nde bu yıl Alternatif Yakıt ve Hammadde Kullanımı, Enerji Optimizasyonu, Yenilenebilir Enerji Kullanımı konularını alt başlık olarak değerlendirirken, bu temelde sektörü ilgilendiren pek çok konuda etkinliğimizde sunumlar gerçekleşecek. Esas amacımız küresel çevre korumasına destek olacak gelişmeleri paylaşmak.
Son olarak okuyucularımız ile paylaşmak istediğiniz bir konu var mıydı?
Türkiye Çimento sektörü daha önce üretim ve kalite odaklı olan vizyonunu yenileyerek sürdürülebilir üretim ve büyümeyi vizyon olarak benimsemiştir. 100’e yakın ülkeye yapmış olduğu farklı tiplerde Çimento ihracatı ile üretim ve kalitede kendini ispat etmiş olan Türkiye Çimento sektörü, yurt içi ve yurt dışında sektörün itibarını koruyup geliştirmeyi ve toplumun yararlarını da gözeterek sürdürülebilir büyümeye katkıda bulunmayı kendisine hedef edinmiştir. Bu hedef doğrultusunda TÇMB çalışmalarını, yaratıcılık, şeffaflık, dürüstlük ve güvenilirlik değerlerini içselleştirerek yürütmektedir. Değişen dünyanın yeni gerçekleri ve dinamikleri ile uyumlu olarak çalışmalarımızı yönlendiriyoruz, paydaşlarımız ile yakın diyalog içinde sektörümüzü geleceğe hazırlayacak çalışmalar yapıyoruz.
Eğer Çimento sanayisine teşvik verilecekse genel teşvik yerine bölgesel teşvik olmasını istiyoruz. Çünkü sektörün en büyük sorunlarından biri kapasite fazlalığıdır. Bölgesel teşvikle birlikte sermayenin verimli kullanılmasına yardımcı oluruz. Bir yatırım yapacaksanız ülke ekonomisi açısından bu yatırımı en verimli alana yapmanız gerekir. Şu anda Türkiye’nin önümüzdeki bir kaç yılını karşılayacak kapasite de üretimi var.