İnsanoğlunun dünya üzerinde yürümeye başladığı günden bu yana devam ettirdiği ve binlerce yıl sürdükten sonra “Sanayi Devrimi” ile başlayan süreçte başkalaşan üretim süreçleri, bugün bilgi çağının içerisinde çok farklı bir evrimleşme sürecinden geçiyor. Dijitalleşmenin, yapay zekanın, bulut sistemlerinin ve IoT’nin hemen her alanda kendisine daha fazla yer bulmasıyla gündeme gelen Endüstri 4.0, endüstriyi geleceğe taşıyor.
Üretim sistemlerinde ve sanayide son 250 yıldır yaşanan baş döndürücü değişim, bilgi çağının bizlere sunduğu teknolojiler ve yenilikler ışığında bugünlerde yeni bir dönüşüme sahne oluyor. 1900’lü yıllar boyunca bilgi üretimi, paylaşımı ve kullanımında yaşanan olağanüstü hızlı gelişmeler, yüzyılında sonunda bizlere akıllı robotlar, otonom araçlar, yapay zeka sistemleri, nesnelerin interneti gibi çok farklı ve yeni teknolojileri sundu. Dünyanın farklı coğrafyalarında kullanılan geleneksel üretim yöntemleri, dijitalleşme ile farklılaştı ve bugün yerini otonom sistemlere bırakmaya başladı. Bu da bizleri yeni kavşağın eşiğine getirdi; Endüstri 4.0.
Endüstri 4.0 ne anlama geliyor?
Endüstri 4.0, üretim modellerinin birbiriyle sürekli haberleştiği ve teknoloji ile değer zinciri kavramlarının bir bütünlük oluşturarak siber-fiziksel sistemlere dönüştüğü bir üretim modelini ifade ediyor. İşin içerisinde hemen hemen her aşamada dijitalleşmenin olduğu bu sistemde, tüm cihazlar birbirleriyle konuşarak akıllı fabrikalara dönüşüyor ve tüm süreci kontrol altında tutarak çıktıya bu şekilde ulaşıyor. Tüm cihazların sadece kendi aralarında değil aynı zamanda üretim üzerine çalışan insanlarla da haberleştikleri Endüstri 4.0’da her şey dijitalleşiyor ve internet tüm adımlarda kullanılan temel araç oluyor. Bu üretim modelinde, daha öncekilerden farklı olarak birçok avantaj, farklı katmanlarda sunularak daha seri, hatasız, hızlı ve çok üretim amaçlanıyor. Endüstri 4.0’da sistemler sürekli gözetim altında tutulduğu ve izlendiği için arızalar ve hatalar önceden tespit edilerek olası üretim aksamalarının önüne geçiliyor. Bunun da ötesinde yapay zeka sistemleri çok sıkça kullanıldığından cihazların öz benliklerini kazanması ve karar verme yeteneklerinin geliştirilmesi hedefleniyor. Üretim daha çevre dostu şekilde yapılarak karbon izlerinin azaltılması amaçlanıyor. Kaynaklar daha tasarruflu kullanılıyor. Yüksek verimlilik elde edilerek gereksiz tüm adımlar aradan çıkartılıyor. Maliyetler azalıyor ve esneklik artırılarak tam zamanlı bir üretime geçiliyor. Sistem tamamen dijitale adapte olduğu için de sürekli bir değişim ve gelişim süreci izlenebiliyor.
Geleceğin fabrikaları “Akıllı” olacak
Dijital dönüşümün hayatımızda yapacağı en büyük değişimlerden biri de üretim merkezleri, atölyeler ve fabrikalarda olacak. Son yıllarda yapay zeka, bulut sistemleri, 5G, wi-fi ve li-fi gibi teknolojilerde yaşanan baş döndürücü değişimin bir parçası olarak fabrikalar da giderek akıllanmaya devam ediyor. Çok az sayıda insanın kol gücüne ihtiyaç duyacak, ışığa bile neredeyse ihtiyacı olmayan bu fabrikalar, insanoğlu kaynaklı ortaya çıkabilecek tüm riskleri de ortadan kaldıracak. Buna bağlı olarak iş sağlığı ve güvenliği açısından da önemli değişimler yaratacak bu fabrikalar, sıfır ışık prensibiyle çalıştıkları için “Karanlık Fabrikalar” olarak da adlandırılıyor.
Kontrol mekanizmaları tamamen dijital olarak sağlanan ve birbirine bağlı birçok makinenin otonom olarak çalışıp üretim yaptığı bu fabrikalar, endüstri 4.0 olarak nitelendirilen değişimin de en temel ve ileri teknolojinin ortaya çıktığı noktalar olarak ifade ediliyor.
Akıllı fabrikalarda bütün süreçler farklı teknolojik sistemler tarafından 7 gün 24 saat kontrol altında tutuluyor. Üretimin hemen hemen hiçbir şekilde aksamadığı ve makinelerin bir saat düzeninde işlediği bu merkezlerde insana ihtiyaç duyulmadan bir iletişim sistemi aktif hale getiriliyor. Kendi kendine, otonom olarak işleyen bu süreç, istenilen her an bir insan tarafından kontrol ediliyor ve tüm veriler istenildiği şekilde çekilip, işlenebiliyor. Bu fabrikaların gündeme gelmesinin ve her geçen gün daha fazla tercih edilmesinin arkasında ise insan sağlığını koruma, olası yaralanma, kaza ya da ölümleri önüne geçme ve insan kaynaklı hataları mümkün olduğunda azaltma yatıyor.
80’li yılların başından bu yana düşünülüyor
Akıllı Fabrika fikri, her ne kadar yeni döneme ait bir ifade ya da oluşum gibi görünse de tarihi biraz daha eskilere, 1980’li yılların başına kadar gidiyor. O dönemlerde işçi gücünün ve sayısının olduğu fabrikalar çoğunluktaydı ve temel fikir olarak yarı otomatik yarı da insan gücü ile çalışan bir sistem hayal ediliyordu. Ancak hiçbir fabrika, bugün anladığımız şekliyle tamamen dijital sistemler tarafından kontrol edilen ve otonom çalışan bir yapı düşünemiyordu. Bunun hayal edilebilmesi ve hayata geçirilmesi için dijitalleşmenin ve buna bağlı olarak da Endüstri 4.0’ın devreye girmesi gerekecekti. Bu yapının önce tasarlanması ve ardından da hayata geçirilmesinin arkasında ise tüketimin aşırı derecede artması ve üretim hızı ve kapasitesinin buna yetişememesi yatıyor. Sürekli üretim mantığı ile çalışan ve insan gücü çok az olduğu için deyim yerindeyse dinlenmeye gereksinimi duymayan fabrikalar, bu tüketim kapasitesini karşılamak için tasarlanıyor.
Akıllı fabrikalar hiç şüphesiz birçok faydayı da beraberinde getiriyor ve üretim sistemlerini baştan aşağıya değiştiriyor. Endüstri 4.0 ile gelecekte daha da yoğunlaşacak olan karanlık fabrikaların ilk örneği Çin’de gerçekleştirildi. Cep telefon modülleri üreten bu fabrikada 6-8 işçinin yapabileceği işi tek başına yapan birçok robot sistemi kuruldu. Ayrıca bu tekniğe geçilmeden önce fabrikada çalışan işçi sayısı 650 iken, sistemden sonra sayı 60’a kadar düştü.
Karanlık fabrika tekniği şimdiden popülerliğe kavuşmuş ve günden güne büyük markaların fabrikalarında kullanılmaya başlanacağı sinyallerini vermiştir. Yakın gelecekte bu sisteme sahip fabrikalar sürekli ve durmaksızın üretim yaparak rakiplerine fark atacak ve sisteme yeni değerler ekleyeceklerdir. Günümüzde karanlık fabrikaların sayısı az olsa da, gelecek konusunda bize verdiği ipucu ve öngörüyle gelişen teknoloji ve üretim sektöründe ismini sıklıkla duyacağımız kavramlar arasında başta yer alacak gibi gözüküyor. Karanlık fabrikaların üretim gücüne faydası oldukça fazla olacak olup, verimliliği arttıracaktır. Aynı zamanda işgücü maliyetlerinde giderleri azaltacak olup, işçi sağlığı ve ölümleri oranında azalmalar meydana getirecektir. İnsan gücü olmadan üretime geçilecek olan bu teknikte her ne kadar istihdamı azaltacak gözüyle bakılsa da, işçilerin yüksek vasıflı işlere ve teknik bilgi ve becerilerinin kullanılmasına olanak sağlanacak ve istihdamı “sürekli üretimin” ihtiyaç duyduğu kontrol ve bakım alanlarına kaydıracaktır.
Akıllı fabrikaların sağladığı en büyük avantajlardan biri işçi maliyetlerini büyük oranda ortadan kaldırmasıdır. Buna ek olarak üretimden dağıtıma kadar bütün sistemler otomasyon sayesinde iletişim halinde çalışır ve oluşabilecek her tür sorun öngörülebilir duruma gelir. Aynı şekilde tek bir noktadan bütün fabrikadaki sistemlerin kontrol edilebiliyor olması yaşanabilecek zaman kayıplarının da önüne geçilmesi anlamına gelir. Her aşama, dijital sistemlerle sürekli olarak kontrol altında tutulur. Akıllı fabrikalar üretimin yanında işletme yönetimi, satınalma, depo, sevkiyat, tedarik, bakım, enerji, yazılım, makine bağlantıları gibi birçok gerekli sistemi birleştirerek çalışmaktadır. Bunların tek bir yerden kontrol edilmesiyle;
– Üretim aşamasında gereksinim duyulacak tüm ihtiyaçların en iyi şekilde karşılayabilmesi için ne tür iş akışları (algoritmalar) sağlanır,
– Sürecin düzgün işletilmesi için her tür yazılım, donanım ve sistem mimarilerinin hayata geçirilmesi sağlanır,
– Hayata geçirilen tüm uygulamaların ve süreçlerin çalışılabilirliği denetlenir,
– Performans ölçümleri yapılır,
– Mühendis vb. yöneticilerin denetlenmesi ve eğitimi organize edilir.
Sağladığı avantajlar sebebiyle akıllı fabrika piyasası her geçen gün daha fazla yatırım almaktadır. Akıllı fabrika sektörü yapılan araştırmalara göre her yıl yaklaşık %10 büyüme göstererek 2024 yılına kadar 391 milyar dolara ulaşacak. Günümüzde birçok iş sahibi de akıllı fabrikalara geçiş göstermektedir. Üretim, dağıtım, envanter yönetimi gibi alanlarda teknolojik yardım alan iş sahiplerinin birkaç yıl içinde tamamen akıllı sistemlere geçmesi öngörülmektedir. Şu an da kullanılan endüstriyel sistemlerin %90’ı kablolu ve sabit. Esnek olmayan bu sistemlere zekâ kazandırmak da oldukça maliyetli durumdadır. Bu şekilde veriler doğru analiz edilememekte ve tam anlamıyla bir akıllanmaya sahip olunamamaktadır.
Akıllı Fabrikalara giden yolda; teknolojik ve bilimsel geliştirmelerinin yapılması kapsamında başlıca 4 konuda çalışma yapılmalıdır:
1. Elektrik, elektronik, kontrol, bilgisayar ve yazılım mühendisleri işletmelerde sensör, aktuatör ve insan/makine arayüzlerinin tasarımında makineler ile dijital haberleşme amacı ile kullanılacak olan akıllı cihazların tasarımında birlikte çalışmalıdır. Bu cihazlar IoT (Internet of Things), IoS (Internet of Services) türü konseptleri uygulayabilen cihazlardır.
2. Bilgisayar/yazılım/endüstri mühendisleri ideal iş akış algoritmalarını karşılayabilecek esnek ERP ve MES yazılımlarını kurgulayıp gerçekleştirmeli, gerek fabrika içi gerekse müşteri ve tedarikçilerin sistemlerinin entegre çalışmaları sağlanmalıdır.
3. Kullanıcı olan endüstri mühendisliğine büyük iş düşmektedir. Endüstri mühendisliğinde bir alt dal olarak “Akıllı Fabrika Yönetimi” adı altında, üretim yönetilirken komple IT sistemlerinin kullanılabileceği, IT destekli yönetim araçlarının da kullanılarak işletmenin, müşteri ve tedarikçiler ile de sıkı işbirliği kurularak yönetilebileceği, farklı uzmanlık alanlarının geliştirilmesi gereklidir.
4. Makine üreticileri makineleri işletmede kurgulanacak olan yeni akışa hizmet edecek, çevre makineler ile iletişim kurabilecek akıllı sensör, kontrolör, internet ve bilgisayar imkanlarına sahip olacak şekilde üretmelidirler.
Dijital dönüşüm süreçlerinde şirketler neler yapmalı?
Dijitalleşme ile birçok yenilik ve gelişme hayatlarımıza hızlı bir giriş yapıyor. Her geçen gün gelişen teknoloji ile iş hayatı ve özellikle de üretim yapan şirketler kendilerini bu dijital dönüşüme adapte etmeye gayret ediyor. Dijitalleşmenin getirdiği avantajlardan yararlanmak is
teyen firmalar, tasarım, üretim, depolama, sevkiyat, satış, pazarlama gibi alanlarda tüm süreçleri dijitalleştirmeye çalışıyor. Bu alanda atılması gereken adımlar da her gün dijitalleşmeye devam ediyor.
Öncelikle dijital dönüşüm kavramının anlaşılması gerekiyor
Dijitalleşme özellikle son yüzyılda giderek artan bir hızla hayatlarımıza girdi. Arka arkaya ortaya çıkan gelişmeler ışığında hemen her sistemin giderek dijitalleştiği bir ortama giriş sağlandı. Dijitalleşme hayatın içerisinde ve doğal akışında bulunan temel bir öğe olmaya başlarken şirketler de bu sistemi anlamaya, kavramaya ve kendilerini buna adapte etmek için detayları çözmeye gayret ediyorlar. Ancak bu noktada şirketlerin atması gereken ilk adım dijital dönüşüm kavramının sadece altyapısal bir faaliyet olup bilgi teknolojileri departmanını ilgilendiren bir yapı olmadığı, tasarımdan üretime, satıştan insan kaynaklarına, iletişimden lojistiğe kadar tüm sürecin buna dahil olduğu.
Farklı uygulama ve teknolojileri hayata geçirmeliler
Dijitalleşme sadece özel yaşamımızda değil kurumsal hayat ve iş dünyasında da standartları yıkarak yeni bir düzen ve akış getiriyor. Buna ayak uydurmak ve yoğun rekabet içerisinde ayakta kalabilmek için birçok farklı uygulama, altyapı, sistem ve stratejiden de faydalanmak gerekiyor. Şirketlerin günlük faaliyetlerini yönetebilecekleri, kimi ücretsiz de olan birçok farklı uygulamayı hayata geçirmesi ve iş yapış sürecinde kullanması dijital dönüşüm için kaçınılmaz.
İnternet, online, bulut, yapay zeka, otonom…
Dijital dönüşüm yolculuğuna çıkan tüm şirketlerin öncelikle bir yol haritası çizmeleri, şirketin tüm iş akış ve fonksiyonlarını buna adapte etmeleri ve gerekli duyulan tüm alanlarda dijital altyapı ve
platformları hayata geçirmeleri gerekiyor. Eskiden sadece web sitesi ya da bilgisayarların yenilenmesi olarak ifade edilen dijitalleşme günümüzde hemen her şeyin internet tabanlı işlediği, online sistemlerin kullanıldığı, bulut teknolojilerinin tercih edildiği, küresel bazda operasyonların yürütüldüğü, yapay zeka, nesnelerin interneti ve otonom sistemlerinin kullanıldığı bir yapıyı ifade ediyor. Her bir sektör, şirket ve yapı özelinde ihtiyaç duyulan tüm yerlerde dijital sistemlere geçiyor.
Dijital risklere karşı hazırlıklı olunmalı
Hayatın normal akışında olduğu gibi iş hayatında da birçok risk KOBİ’leri bekliyor. Online ya da offline platformlarda olsun, ticaretin doğal yapısında bulunan birçok risk her an senin de başına gelebilir. İşlerin kötüye gitme ya da durma, iflas vb. istenmeyen durumlara karşı her zaman hazırlıklı olmak için riskler karşısında önlem alınması ve olası durumları hesap edilerek bunlara karşı korunma oluşturulması son derece önemli.
Ülkemiz nasıl bir yol izliyor?
Türkiye’de de son dönemlerde yapılan birçok yatırım çalışmalarıyla Endüstri 4.0 yolunda önemli adımlar atılmaktadır. Kamunun yaptığı destekler ve teşviklerin yanında özel sektörden birçok firma bu alana yüzünü dönerek üretim süreçlerini dijitalleştirme adına çalışmalar yapıyor. T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından hazırlanan ve Endüstri 4.0 yolunda Türkiye’nin atması gereken adımları ve çözüm önerilerini içeren “Dijital Türkiye Yol Haritası”nda imalat sanayinin dijitalleşmesi için bir yol haritası da çıkarılmış durumda.
Kısa, orta ve uzun vadeden oluşan bu haritaya göre birinci aşamada (1-2 yıl) imalat sanayinin dijital dönüşümüne ivme kazandıracak somut adımların atılması ve dönüşüm sürecini tetikleyecek fikri ve fiziki altyapının oluşturulması hedeflenmektedir. İkinci aşamanın (3-5 yıl) amacı ise yetkinliklerimizin ve altyapımızın daha da güçlendirilerek dijitalleşme yolculuğunda bizden önde olan ülkelerle aramızdaki açığın kapatılmasıdır. Yol haritasının uzun vadeli (6-10 yıl) vizyonu ise ülkemizin imalat sanayinin küresel değer havuzlarından daha fazla pay alması ve seçili teknoloji alanlarında bölgesel veya küresel lider olmasıdır.
Yol haritası 6 bileşenden oluşmaktadır:
1. İnsan – Eğitim altyapısının geliştirilmesi ve nitelikli işgücünün yetiştirilmesi:
İmalat sanayindeki işletmelerin dijital teknolojiler, bunların potansiyel uygulama alanları ve katkıları konusunda bilgi ve bilinç düzeyinin artırılması gerekmektedir. Aynı zamanda, imalat sanayi dijitalleştikçe farklı nitelik ve becerilere sahip işgücüne ihtiyaç duyulacaktır. İlkokuldan başlamak üzere temel, mesleki ve yükseköğrenimin her seviyesinde ve iş hayatında dijital yeteneklerin geliştirilmesine yönelik uygulama ağırlığı olan eğitimler, ihtiyaç duyulan nitelikli işgücünün yetiştirilmesi ve mevcut işgücünün yetkinliklerinin geliştirilmesi için gereklidir.
2. Teknoloji – Teknoloji ve yenilik kapasitesinin geliştirilmesi:
Dijital teknoloji araştırmalarında güçlü yetkinliklere sahip, küresel ve ulusal işbirlikleri gelişmiş bir teknoloji altyapısı oluşturulması amaçlanmaktadır.
3. Altyapı – Veri iletişim altyapısının güçlendirilmesi:
Dijital dönüşümün sağlanabilmesi için ülkemizin güçlü bir iletişim altyapısına sahip olması gerekmektedir. Bu altyapı; fiziki yatırımların yapılmasına ek olarak veri iletişim standartlarının ve veri güvenliğinin geliştirilmesini de gerektirmektedir.
4. Tedarikçiler – Ulusal teknoloji tedarikçilerinin desteklenmesi:
Dijital dönüşüm sürecinin sürdürülebilirliği açısından dijital teknoloji ürün ve hizmetlerini geliştiren işletmelerin nitelik ve niceliklerinin artırılması gerekmektedir.
5. Kullanıcılar – Kullanıcıların dijital dönüşümünün desteklenmesi:
İmalat sanayinde dijital dönüşümün sağlanabilmesi için teknoloji kullanıcılarının dijital dönüşüm süreçlerinin desteklenmesi gerekmektedir.
6. Yönetişim – Kurumsal yönetişimin güçlendirilmesi:
İmalat sanayinin dijital dönüşüm sürecini yönlendirecek ve paydaşlar arasında koordinasyonu sağlayacak etkin ve etkili bir yönetişim yapısının oluşturulması hedeflenmektedir.
Farklı coğrafyalardan örnekler
T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından hazırlanan ve Endüstri 4.0 yolunda Türkiye’nin atması gereken adımları ve çözüm önerilerini içeren “Dijital Türkiye Yol Haritası”nda yer alan örnekler, farklı ülkelerin bu alanda yaptıkları çalışmaları gösteriyor.
Avrupa Birliği
Avrupa 2020 kapsamında Dijital Gündem hazırlandı. Sanayinin dijitalleşmesi stratejisi geliştirildi. Temel teknolojilerde Ar-Ge ve yenilik için 100 milyar dolarlık hibe programı oluşturuldu.
Almanya
Endüstri 4.0 platformu oluşturuldu. Ulusal dijital ajans kurulması planlanıyor.
Fransa
Geleceğin Sanayi Stratejisi hazırlandı. Kritik teknoloji ve sektörler için stratejiler belirlendi. Geleceğin Endüstrileri Programı için 10 milyar dolar kredi bütçesi ayırdı.
İngiltere
Yapay Zeka sanayi stratejisinin ana unsurlarından biri Catapult merkezleri ile dijital dönüşüm destekleniyor.
Hollanda
Dijital dönüşüm stratejisini hazırladı. Field Lab (dijital mükemmeliyet merkezleri) ağı oluşturdu.
ABD
“Amerika Üretiyor” programı başlatıldı. Ulusal İmalatta Yenilik Enstitüleri Ağı kuruldu.
Çin
Made in China 2025 stratejisi hazırlandı. Dijitalleşmeye mega fonlarla destek olunuyor. Yüksek teknoloji inkübatörü 1600 firma için 230 milyar dolar seviyesinde girişim sermayesi fonu oluşturdu
Japonya
Toplum 5.0 kavramı ile dijital dönüşümü ekonominin ve toplumun dönüşümü olarak görüyor.
Güney Kore
Akıllı Sanayi Stratejisini hazırladı. Eklemeli imalat alanında tasarımcı ordusu yetiştiriyor.
Önceki HaberKROM VI
CemenTürk Dergisi
CemenTürk, 2008 yılından itibaren iki ayda bir yayınlanan hazır beton ve çimento sektörüne ait bir sektör dergisidir. AjansGN’nin öncü, yenilikçi ve istikrarlı kimliğiyle sektörel yayıncılığa önemli bir ivme kazandıran CemenTürk, sektörün ortak sesi olmaya devam etmektedir.
Benzer İçerikler
Yorum Yap