Küresel ekonomi uzunca bir süredir belirsizlik ortamında yönünü bulmaya çalışıyor. Küresel anlamda yeni gelişmeler ise piyasalarda dalgalanmayı artırmaya devam ediyor. Son dönemde, ABD’deki seçimler ve ABD’nin bir sonraki başkanı Donald TRUMP tarafından yapılan ekonomiye yönelik açıklamalar ile FED Başkanı Janet YELLEN’ın ABD Kongresindeki sunumu dolar kurunda bir yükselmeye neden oldu. Bu anlamda, kurlardaki yükselişte konjonktürel ve spekülatif gelişmelerle, yapısal nedenleri ayrı ayrı değerlendirmeli ve politikalarımızı bu çerçevede oluşturmalıyız.
İnşaat sektörünü temel alarak, yapmış olduğunuz teşvik ve tedbirleriniz var mı?
Ülkemizde yatırım teşvik uygulamaları, 2012/3305 sayılı “Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar” ile düzenlenen esaslar çerçevesinde sürdürülmektedir. Anılan Karar kapsamı destek unsurlarından faydalanabilmek için belirlenen sektörlerde ve asgari yatırım tutarlarının/ kapasitelerinin üzerinde olmak kaydıyla yatırım faaliyetinde bulunulacak olması ve yatırım projesinin talep edilen bilgi ve belgelerle birlikte değerlendirilmek üzere Bakanlığımıza sunulması gerekmektedir. Bakanlığımızca yapılacak sektörel, mali ve teknik değerlendirmeler neticesinde yatırım projelerinin uygun bulunması halinde, bu projelerin teşvik belgesi düzenlenmek suretiyle destek kapsamına alınması mümkün bulunmaktadır.
Çimento ve Hazır Beton üretimine yönelik yatırımlar, asgari sabit yatırım tutarını sağlamak kaydıyla, sadece 6. bölgede Bölgesel Teşvik Uygulamalarından faydalabilmekte olup, diğer bölgelerde Genel Teşvik Uygulamaları kapsamında desteklenebilmektedir. Beton Ürünleri üretimine yönelik yatırımlar ise asgari sabit yatırım tutarını sağlamak kaydıyla 4., 5. ve 6. bölgelerin tamamında ve 1., 2. ve 3. bölgelerde belirlenen illerde Bölgesel Teşvik Uygulamalarından faydalabilmekte olup, geriye kalan illerde Genel Teşvik Uygulamaları kapsamında desteklenebilmektedir.
• Genel Teşvik Uygulamaları kapsamında, KDV İstisnası ve Gümrük Vergisi Muafiyeti • Bölgesel Teşvik Uygulamaları kapsamında Gümrük vergisi muafiyeti, KDV istisnası, Vergi indirimi, Sigorta primi işveren hissesi desteği, Yatırım yeri tahsisi, Faiz desteği (3., 4., 5. ve 6. bölgelerdeki yatırımlar için), Gelir vergisi stopajı desteği (6. bölgede gerçekleştirilecek yatırımlar için), Sigorta primi desteği (6. bölgede gerçekleştirilecek yatırımlar için) destek unsurlarından yararlandırılabilecektir.
Çimento ve beton sektörünü temel alarak, ham madde, yakıt, ekipman vb. gereksinimi yüksek ürünlerin, kur dengesinin farklılık göstermesinden dolayı kur farklarının etkisini azaltacak destek veya tedbiriniz var mı?
Türkiye 2015 yılı dünya çimento sektörü ihracatında Çin, Birleşik Arap Emirlikleri ve Tayland’dan sonra dünyada 4 üncü sırada yer almaktadır.
Ülkemiz toplam çimento sektörü ihracatı (klinker dahil) 2014 yılında değer olarak 639,9 milyon ABD Doları, miktar olarak 10,9 milyon ton, 2015 yılında ise değer olarak %14 oranında düşüşle 549,4 milyon ABD Doları, miktar olarak %2,6’lık düşüşle 10,6 milyon ton olarak gerçekeşmiştir.
2016 yılı Ocak-Ekim döneminde ise bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla değer olarak %6,37’lik düşüşle 429,6 milyon dolar, miktar olarak %12,85 oranında artışla 9,8 milyon ton ihracat gerçekleştirilmiştir.
2015 yılı itibariyle çimento ihracatının %78’i Suriye’ye, 87,5 milyon dolar olarak gerçekleştirilmiştir. Suriye’yi Libya 53,2 milyon dolar, İsrail 38,7 milyon dolar, A.B.D
29,6 milyon dolar, Fildişi Sahilleri 27,2 milyon dolar ve Irak 22,4 milyon dolar ile takip etmiştir. Sektörümüz 2015 yılında toplam 18 ülkeye ihracat yapmıştır.
Çimento ihracatının düşüşündeki en büyük etkenin bu ürünü en çok sattığımız ülkelerden olan Rusya Federasyonu ile yaşanan siyasi kriz ile Irak, Suriye ve Libya gibi ülkelerdeki iç karışıklıkların neden olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca, 2016 yılında ülkemizde devam eden büyük alt ve üst yapı yatırımları, mega projeler, yeni konut ve altyapı projeleri, ulaştırma ve enerji yatırımları, kentsel dönüşüm gibi inşaat sektörünü doğrudan destekleyen gelişmelerin etkisiyle artan iç talebin karşılanması amacıyla sektörün dış piyasaya göre daha karlı olan iç piyasaya yönelmesininin de çimento ihracatının düşüşüne etkisinin olduğunu değerlendiriyoruz.
2017 yılı çimento ihracatımızın ise, ülkemizde yukarıda belirtilen yatırımların 2017 yılında da devam edeceği, bunun yanı sıra dünya ekonomisinde beklenen toparlanma ve büyümenin gerçekleşememesi ve Türkiye çimento sektörü için büyük önemi olan Orta Doğu ve Kuzey Afrika (MENA) bölgesindeki politik ve ekonomik istikrarsızlıklar ile Avrupa’da beklenen büyümenin yakalanamaması gibi ihtimaller göz önüne alındığında, önemli bir artış göstermeyeceği ve 2016 yılı çimento ihracat beklentimiz olan 547 milyon dolar seviyelerinde gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.
Öte yandan, çimento ve beton sektöründe hammadde, yakıt, ekipman vb. gibi girdilerin işletme dönemi ihtiyaçları olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu alanlara yönelik Teşvik Uygulamaları kapsamında doğrudan bir destek bulunmamaktadır. Ancak, sektöre girdi üretecek olan tesislerin kurulmalarına yönelik yatırımlar için Yatırım Teşvik Belgesi düzenlenebilmektedir. Söz konusu teşviklerin yurtiçi üretime olan etkisi dikkate alındığında, kur değişimlerinin yaratacağı etkiyi azaltabileceği düşünülmektedir.
Kısa vadede piyasalarda nasıl bir gelişme bekliyorsunuz?
Küresel ekonomi uzunca bir süredir belirsizlik ortamında yönünü bulmaya çalışıyor. Küresel anlamda yeni gelişmeler ise piyasalarda dalgalanmayı artırmaya devam ediyor. Son dönemde, ABD’deki seçimler ve ABD’nin bir sonraki başkanı Donald TRUMP tarafından yapılan ekonomiye yönelik açıklamalar ile FED Başkanı Janet YELLEN’ın ABD Kongresindeki sunumu dolar kurunda bir yükselmeye neden oldu. Bu anlamda, kurlardaki yükselişte konjonktürel ve spekülatif gelişmelerle, yapısal nedenleri ayrı ayrı değerlendirmeli ve politikalarımızı bu çerçevede oluşturmalıyız.
Diğer taraftan, ekonomiler için en zararlı etkenlerden birisi belirsizlikliktir. Bu yüzden yapısal reformlar, bu belirsizlikleri asgari düzeye indirmesi, geleceğin daha net görülmesi anlamında önem arz etmektedir. Yeter ki biz yapısal reformlarımızı hızla hayata geçirelim ve ticaret ortaklarımızdan daha hızlı büyüyelim, daha doğru şeyler yapalım. Ekonomi yönetimi bu konuda elinden geleni yapıyor ve yapmaya da devam edecektir. Sonuç olarak günübirlik piyasa hareketleri uygulanacak politikalar üzerinde etkili olmamalıdır. Kısa vadeli değerlendirmelerden ziyade uzun vadeli değerlendirmeler ekonomi politikalarımız açısından daha faydalıdır.
2016 yılı değerlendirmesi, 2017 yılı öngörüleriniz nelerdir?
Dünya konjonktüründeki ve bölgemizdeki siyasi ve ekonomik gelişmeler birlikte değerlendirildiğinde Türkiye ekonomisi sağlam duruşunu devam ettirmektedir. Özellikle 2008 yılındaki krizden sonra en sağlam ekonomiler arasında olduğunu ispatlayan Türkiye, mevcut durumda küresel ekonomideki durgunluk, sınırının hemen ötesinde süregelen siyasi gelişmeler ve 15 Temmuz başarısız darbe girişimi gibi unsurlara rağmen makroekonomik göstergelerinde istikrarı sürdürmektedir.
Türkiye ekonomisi, 2016 yılının ilk çeyreğinde %4,7, ikinci çeyreğinde %3,1 büyümüş, yılın ilk yarısında ise %3,9 oranında bir büyüme performansı sergilemiştir. Türkiye, 2016 yılının ikinci çeyreğinde, hem AB’nin (%1,8) hem de Avro Bölgesi’nin %1,6 olan ortalama büyümesinin çok daha üzerinde bir performans sergilemiştir. Ayrıca %3,1’lik büyüme oranıyla 28 AB üyesinin 21’inden daha hızlı büyüme gerçekleştirmiştir. Dünyada talebin daralmasına ve yaşanan siyasi gelişmelere rağmen bu yılın son çeyreğinde büyümede artış bekliyoruz.
Ancak, 2023 hedeflerimiz doğrultusunda daha yüksek büyüme oranlarına erişmek öncelikli ekonomik amaçlarımız arasında yer almaktadır. Bunun için büyüme performansının daha da artırılması, istikrarlı büyümenin temellerinin atılması için Varlık Fonu ve Proje Bazlı Teşvik Sistemi gibi kapsamlı politika araçları ile ekonomimizin önündeki engelleri aşmayı, ülkemize katma değeri yüksek, ileri teknolojiye sahip yatırımları çekmeyi ve ekonomik anlamda dünyanın her yerinde var olan bir Türkiye’yi hedefliyoruz.
Ülkemizin dış ticaret verilerine baktığımızda, 2016 Ocak- Ekim döneminde 117 milyar dolar ihracat, 163,2 milyar dolar ithalat gerçekleştirdiğimiz görülmektedir. Küresel ticaretin azalmasına paralel olarak ülkemizin ihracatı da azalış göstermektedir.
Bir diğer önemli makroekonomik gösterge olan enflasyon oranlarındaki gelişmeler ise istikrarlı şekilde seyrine devam etmektedir. 2016 yılının başında %9,58 olan enflasyon oranı 2016 yılı Ekim itibarıyla %7,16’ya kadar gerilemiştir. Bu anlamda söz konusu oranın gerilemesinde, Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi tarafından alınan önlemlerin de enflasyon sepetinde önemli ağırlığı olan gıda fiyatlarının kontrol altına alınmasında etkisi olmuştur.
İşgücü piyasasına baktığımızda, yeni yatırım ve teşvik politikalarımız eşliğindeki ekonomik büyümeyle beraber işgücümüzden daha fazla faydalanıp işgücüne katılım oranını yükseltmeyi hedefliyoruz.
Kamu maliyesi ise ülkemizin örnek gösterildiği alanlardan birisi olmaya devam etmektedir. Merkezi Yönetim Bütçe Açığı/GSYH oranı Maastricht Kriterlerinde %3 iken 2015 yılında Türkiye’de bu oran %1,2 olmuştur. Aynı şekilde Maastricht Kriterlerinde %60 olarak belirlenen AB Tanımlı Borç/GSYH oranı, 2016 yılı 2. çeyreğinde Avro Bölgesi’nde ortalama %91,2 iken Türkiye’de aynı dönemde %32,4’tür. Bu anlamda
Maastricht kriterlerini karşılayan ülkemiz, ekonomisini destekleyebilecek güçlü bir maliye politikasını hayata geçirebilecek kapasiteye sahiptir.
Küresel ekonomide kırılganlıklar ve düşük büyüme ortamı devam etmektedir. Küresel ticarette ve yatırımlarda yavaşlama belirginleşmekte, küresel talepteki zayıf seyir dünya büyümesinin uzun dönem ortalamasının altında kalmasında etkili olmaktadır. Bu tablo, küresel ekonomi için büyüme tahminlerini düşürmekte küresel ticaret hacminin artış hızını sınırlandırmaktadır. Örneğin, Uluslararası Para Fonu (IMF), dünya ekonomisinin 2016 yılında %3,1 oranında büyüyeceğini, gelişmiş ekonomilerin %1,6, gelişmekte olan ekonomilerin ise %4,2 oranında büyüyeceğini tahmin etmektedir. 2017 yılında ise tahminlerde zayıf seyir devam etmekle 2016 yılına göre sınırlı toparlanmalar öngörülmektedir. IMF’nin tahminlerinde büyüme oranı dünya için %3,4, gelişmiş ekonomiler için %1,8 ve gelişmekte olan ekonomiler için ise %4,6 seviyesinde bulunuyor.
Bu yıl, gerek küresel ekonomide yaşanan güven kaybı gerekse yurt içinde terör ile mücadelede son dönemde yaşanan gelişmeler Türkiye ekonomisinin potansiyelinin altında bir performans göstermesinde etkili oldu. Diğer yandan, önümüzdeki sene büyümenin daha güçlü gelmesi için Hükümetimiz reformlara hız verdi.. Dolayısıyla, büyüme tarafında ben bu hedeflerden daha iyi bir performans yakalanacağına inanıyorum.
2017 yılında dış ticaret performansımızda 2016 yılına göre daha güçlü rakamlar hedefliyoruz. Özellikle, Orta Vadeli Plan hedeflerinde 2017 yılı ihracat hedefi 153,3 milyar dolar, ithalat hedefi ise 214 milyar dolar seviyesinde yer alıyor. Enflasyon oranlarında da istikrarlı bir düşüş öngörüyoruz. Bu sene tüketici enflasyonunun %7,5 seviyesinde gerçekleşmesi, ardından kademeli olarak düşerek 2017 yılında %6,5, 2018 ve 2019 yılında ise %5 seviyesine gerilemesini hedefliyoruz. Şüphesiz, gerçek bir fiyat istikrarı için uzun vadede enflasyonun %5 altına çekilmesi gerekmektedir. İstihdam tarafında ise özellikle hazırlanan reformların da etkisiyle 2017 yılında yatırımların artacağı ve büyümemizin güçleneceği bir tabloda olumlu bir performans hedefliyoruz. Yatırım- üretim-istihdam-ihracat değer zincirinin tüm halkalarına yönelik politikaları içeren yeni teşvik politikalarımız ve düzenlemelerimizle ben 2017 yılında bu hedeflerin üzerinde daha güçlü bir performansın yakalanmasının zor olmayacağına inanıyorum.
2017 yılı ihracatçılarımızla, sanayicilerimizle, girişimcilerimizle omuz omuza vererek gerek dış ticarette gerekse de makro-ekonomik göstergelerin her birinde önemli başarıların kaydedileceği bir yıl olacaktır. Yatırım-üretim-ihracat değer zincirinin her bir aşamasında sağladığımız desteklerle ekonomimizin sağlam temellerini daha da güçlendireceğiz ve ülkemizi sadece bölgemizin değil küresel ticaretin en önemli yatırım ve ihracat üslerinden biri haline getireceğiz. Bu noktada atacağımız kararlı adımlar ve uygulayacağımız yeni politikalar, özel sektör kamu işbirliğinin en güzel örneklerini oluşturacak ve 2017 yılı ekonomimizin yeniden şahlandığı bir yıl olacaktır.
CemenTürk Dergisi
CemenTürk, 2008 yılından itibaren iki ayda bir yayınlanan hazır beton ve çimento sektörüne ait bir sektör dergisidir. AjansGN’nin öncü, yenilikçi ve istikrarlı kimliğiyle sektörel yayıncılığa önemli bir ivme kazandıran CemenTürk, sektörün ortak sesi olmaya devam etmektedir.
Benzer İçerikler
Yorum Yap