Plustechno, sektörün cam tavanını kıran güçlü bir kadın girişimi. Çimento sektörünün sürdürülebilir geleceği için sıra dışı çözümler sunan Plustechno Genel Müdürü Doç. Dr. Özlem Akalın ile söyleştik:
“Çimentonun keşfi de dünyanın sanayileşme sürecinde önemli bir dönüm noktası. Gelecek 50 yılda çimento ve beton, sudan sonra ihtiyaç duyulan en önemli malzemelerden olacak. Her alanda olduğu gibi, dengeyi bozmadan işe yarayacak şekilde kullanmak ve doğaya saygı duymak önemli. Bir yönüyle çimento üretmek için doğadan hammadde alınırken diğer taraftan geri kazanım teknolojileri bu sektörün çevreci bakış açısına katkı sağlıyor.”
Plustechno 14 yıllık deneyime sahip bir şirket. Bize Plustechno’nun hikayesini anlatır mısınız?
Plustechno 2009 yılında kadın girişimciliğiyle kurulan, araştırma geliştirme projelerine yönelik sanayi kuruluşlarına teknik danışmanlık vererek faaliyet göstermeye başlayan bir firma. Bunun öncesinde 15 yıl özel sektör deneyimi ve üniversitelerde yüksek lisans ve doktora süreci yer alıyor. ODTÜ Kimya Mühendisliği eğitimi, iş hayatında sorgulayıcı bakış açısı geliştirmemi sağladı. Ülkemizde temelleri yeni atılan hazır beton sektöründe yeni mezun kimya mühendisi olarak işe başladım. İlk zamanlar inşaat mühendislerinin ağırlıklı yer aldığı sektörde yanlış sektörde miyim düşüncesi yarattıysa da yıllar sonra, bunun bir avantaj olduğunu anladım. Özel sektörde yeni kurulan şirketin çekirdek kadrosu devletten emekli deneyimli mühendislerdi, onların deneyimleriyle bizim çalışkanlığımız firmanın 10 yıl gibi bir sürede hızla büyümesine katkı sağladı. 1998 yılında ‘Melamin sülfonat esaslı polimerlerin sentezlenmesi ve hazır betondaki performansı’ konulu yüksek lisans tezim, 6 ay gibi kısa bir sürede hayata geçirildi ve ülkemizde hammadde üreten ilk yerli beton katkı firması olmayı başardık. O dönemler teknik üniversitenin dahi hazır betonda kimyasal katkılar zararlı mı yararlı mı tartışması devam ederken, bu yatırımı yapan yöneticilerin vizyon sahibi olmaları önemli. 1998’den 2009 yılına kadar yaklaşık on yıl boyunca “know how” geliştirerek farklı kimyasal katkıları geliştirme başarısı ile ülkemizin dördüncü büyük katkı üreticisi olmayı başardık. Bu büyük ticari Ar-Ge başarılarımız aynı zamanda TTGV (Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı) tarafından da Üniversite Sanayi İşbirliğinde En Başarılı Tez ödülü ile taçlandırıldı. 2001 yılında yüksek lisans tezim, 2009 yılında ise doktora tezim bu ödüle layık görüldü.
‘Her şerde bir hayır vardır’ sözünü hayatım boyunca birçok kez yaşadım. Patronların kimya alanında ışık görmemesi kimya ve malzeme alanında kendi ayaklarım üzerinde durmamı sağlayacak yolu açtı. Sahip olduğum deneyim, bilgi birikimi, akademik başarılar yabancı birkaç firmanın bana danışmanlık teklif etmesiyle Plustechno Danışmanlık’ın doğmasına neden oldu. Teknik danışmanlıkla başladığım girişimcilik serüvenim uluslararası firmanın kimyasal ürünlerinin satış temsilciliğini almamla birlikte yapı kimyasalları ticaretine doğru kaydı. 2017 yılına kadar hem danışmanlık hem de ticarete dayalı iş hayatım, Teknopark İstanbul’a kendi projemi sunmam ve kabul edilmemle birlikte farklı bir boyut kazandı. Yavaş yavaş kendi ürünlerimi geliştirmeye başladım. 2017-2023 arasında 9 proje yaptık, uluslararası 3 patent, 2 ISIF Onur Ödülü, 4 Başarı Belgesi sahibi olduk. Bu başarılar ve ticari katma değerle Ziraat Katılım Bankası’ndan yatırımcı desteği alarak %50 ortaklıkla üretim hattımızı kurduk. Şu an küçük ölçekli KOBİ statüsünde, bilgiye dayalı ürünler geliştirip, ihracat yapma becerisine sahip teknopark firmasıyız. Çimento üretimi konusunda yeşil mutabakat çerçevesinde sahip olduğumuz patent ile üreticilere katma değer yaratmak için genç ekibimizle çalışıyoruz; devletimizin desteğini her an arkamızda hissederek.
İnsan yaşamını odağa alan, kimyasallarla ve sanayi sektörüyle çalışan bir şirketten söz ediyoruz. Hem gezegenle çatışan bir iş yapıp hem sürdürülebilir kılmanın yolları nedir?
Dünya ve evren mükemmel bir denge üzerine kurulmuş. Bilim insanları hala bu dengenin mükemmelliğini anlamak üzere çalışıyor. Doğanın dengesi kimya, fizik, matematik, biyoloji, atom ve altı enerjiden oluşan optimum bir bütünsellik. İnsanoğlu o an sahip olduğu bilgi ile yeni keşifler yaparak, işine yarayacak malzemeler geliştiriyor var olduğundan beri. Çimentonun keşfi de dünyanın sanayileşme sürecinde önemli bir dönüm noktası. Gelecek 50 yılda çimento ve beton, sudan sonra ihtiyaç duyulan en önemli malzemelerden olacak. Her alanda olduğu gibi, den- geyi bozmadan işe yarayacak şekilde kullanmak ve doğaya saygı duymak önemli. Bir yönüyle çimento üretmek için doğadan hammadde alınırken diğer taraftan geri kazanım teknolojileri bu sektörün çevreci bakış açısına katkı sağlıyor. Beton sektörü de aynı şekilde, yan sanayi atıklarının bertaraf edildiği çevreye katkı sağlayan sektörler. Toplumları rahatsız eden, bu malzemelerin sınırsızca ve yatırım amaçlı kullanılmaları. Uzak doğuda toprağın altına yapılaşma ile üzerinde toprak ve yeşil alanları korumaları yeni trendler. Ağaç ve toprak ne kadar korunursa, iklim değişikliğine neden olan sıcaklık farkı o kadar minimize edilecek. Sür- dürülebilir çimento, beton sektöründe şehir planları, malzeme optimizasyonu, doğanın korunması ve daha fazla mühendislik çalışmaları gelecekte hem teknolojiyi hem de doğayı koruyacak.
Çimento sektörü için sürdürülebilir, çevre dostu üretim dendiğinde siz nasıl bir özet yol haritası öneriyorsunuz?
Sürdürülebilir çimento sektörü, mineral katkılı ve atıkların kullanılarak yok edildiği üretim süreçlerine ağırlık verilmesiyle mümkün olacaktır. Bu alanda teknolojinin ve bilginin sektöre aktarılmasıyla ve standartların adapte edilmesiyle mümkün olacaktır. Performansı yüksek yenilikçi çimento üretim teknolojisi ile (Plustechno’nun sahip olduğu ilk patent bu alandadır) katma değer yaratacak beton üretimi sağlamak ve optimizasyon çalışmalarına sektör olarak ağırlık vermekle mümkün olacaktır. Bir ton çimento üretiminde on yıl önce 960 kg karbondioksit açığa çıkarken, günümüzde bu miktar yurt dışında 650 kg’a kadar gerilemiştir. Milyon ton çimento üretiminde %10’luk karbondioksit azaltmak çevre için direkt fayda sağlamaktadır. Ülkemizde 80 milyon ton çimentonun tamamen mineral katkılı çimentoya dönüştürülmesi, ciddi bir yenilik olacaktır.
“Türkiye’de çimento sektöründe Ar-Ge’yi nasıl ölçümleriz? Kaç adet patent sahibiyiz? Bunların kaç tanesi sanayiye aktarılacak seviyede, yarattığı gelir nedir sorularının cevapları bize yol gösterecek. Dünyada çimentoya yön veren Lafarge Çimento 100’ün üzerinde patent sahibi. Bizim ülkemizde lokomotif sektör; inşaat dediğimiz noktada bu tür verilere bakmak ve sektöre buna göre yön vermek gerekli. Şirketlerin varlık değeri, patent değerlemeleriyle artacaktır. Bu yıllarda bunlara şahit olacağız.”
Bir “ürün ağacı”nız var. Bize hangi sektörler için neler ürettiğinizi anlatır mısınız?
Ürün ağacımızın kökleri Ar-Ge ve inovasyon alanında yaptığımız projeler ve bunların çıktısı patentli yenilikçi ürünler, proseslerdir. Bu taraf bizi güçlü kılan kısım, ne kadar sağlam olursa o kadar sağlıklı büyür. Tabii iklim koşullarının da uygun olmasıyla. Ülkemizde teknoparklarla başlayan olumlu rüzgarın, yol almak üzere kullanılmasıyla hedefe ulaşacaktır. Ülkemizin ekonomisi Ar-Ge, Ür-Ge ve inovasyon süreçlerine bağlı olarak gelişecektir. Plustechno ürün ağacı da yapı malzemesi alanında, çimento kimyasalları, beton kimyasal katkıları ve yapı sektörü özel hammaddeleri alanında ürünlere sahiptir. Ticaretle başlayan süreç, kendi know-how yaratımıyla katma değeri fazla ürünlere doğru evrilmektedir. Boya, seramik, toz grubu akışkanlaştırıcılar şu an sahip olduğumuz ürün gamında yer almaktadır.
Ar-Ge ve inovasyon bel kemiğiniz. Hem Türkiye’de hem çimento sektöründe Ar-Ge ve inovasyon ne durumda?
Yaklaşık 30 yıldır bu ülkede doğup büyüyen ancak dünyadaki gelişmelerden sürekli haberdar olup, kendi işim çerçevesinde gelişmeleri katılımcı olarak takip eden, akademik ve pratik hayatı birleştirme başarısı gösteren ve ödüllerle teyit eden bir bilim ve iş insanı olarak, bundan sonraki süreçte sektörün bilgiye daha fazla önem vermesi gerektiğini düşünüyorum. Fark yaratmak istiyorsak, eski iş yapma modellerini değiştirmek gerekecek. ’Patente para vermem’, ‘Ar-Ge; arakla getir’ yaklaşımıyla yol alınmadığını bunu yapan firmalar yaşayarak öğrendi. Ülkemizde de fikri haklar alanında hukuksal sürecin işlemesiyle, yakın gelecekte bilginin para kazandırdığını göreceğiz. Bilim ve teknoloji sürecin ana yol haritası olacak.
Türkiye’de çimento sektöründe Ar-Ge’yi nasıl ölçümleriz? Tabii ki somut veriler önemli. Kaç adet patent sahibiyiz? Bunların kaç tanesi sanayiye aktarılacak seviyede, yarattığı gelir nedir sorularının cevapları bize yol gösterecek. Dünyada çimentoya yön veren Lafarge Çimento 100’ün üzerinde patent sahibi. Bizim ülkemizde lokomotif sektör; inşaat dediğimiz noktada bu tür verilere bakmak ve sektöre buna göre yön vermek gerekli. Şirketlerin varlık değeri, patent değerlemeleriyle artacaktır. Bu yıllarda bunlara şahit olacağız.
Uluslararası projeler, patent ticarileştirme yoluyla uluslararası pazara katılım… Tüm bu süreçler ve fazlası konusunda danışmanlık hizmeti de veriyorsunuz. Biraz süreçlerden bahseder misiniz, örnek bir projeyi paylaşabilir misiniz?
15 yıl özel sektör deneyimimde ilk beş yıl işi öğrenmek ve geliştirmekle geçti. Sonraki 10 yıl en verimli zamandı, keşke o zamanlar, sanayi körlüğü olmasa ve üretim teşvik edilseydi, şu an çalıştığım firmayı başka noktalara taşımış olurduk. 2009 yılında sıfırdan sadece sahip olduğum bilgiden yola çıkarak, öncelikle ülkemizde sonra da uluslararası firmalarla proje temeline dayalı çalışmalar yaptım. Betek Filli Boya ile İstatistik Karışım Yöntmini kullanarak su bazlı yeni bir boya karışımın optimizasyonunu yaparak, matematiği ve istatistiği ürün geliştirmeye adapte ettik. Fibrobeton ile uzun yıllar iş birlikteliğiyle hem onların süreçlerine katkı sağladım hem de yeni bir ürün geliştirerek patent ortaklığı yaptık. Bu yıl ISIF 2023’te uluslararası tescilli patentimiz iki ödül kazandı. Altın madalya ve ARCA özel ödülü Hırvatistan tarafından inovasyon ödülüne de layık görüldü. Yine sahip olduğum çimento üretimine ve kimyasal katkı ağırlıklı iki adet patentim var. Bunlar da ISIF 2021’de Onur Ödülü’ne layık bulunmuştu, çevreci çimento üretimi konusunda. Örnek projelerimiz çok fazla, bu ödüle neden olan projemizin çıktısı ürün ise radyasyon geçirimsiz kompozit malzeme. Çimento esaslı ve kurşun levhaya alternatif yenilikçi bir malzeme. Tübitak Teydep projesi olarak tamamlandı, şu an ticarileşmesi için gerekli çalışmalar yürütülüyor. Sadece yurt içi değil yurt dışında da kullanılması için çalışmalar yapıyoruz. Konferanslara katılarak yeni işbirliği fırsatları yaratıyoruz. Uzun yıllardır Güney Kore ile güvene dayalı bir işbirliğimiz var. Ortak çalışmalarımız ve üretimlerimiz gelişerek artıyor. Etik değerlere verdikleri önem gelişmelerinde önemli bir faktör.
Sürdürülebilirlik ve Ar-Ge ilişkisi çimento sektöründe ne aşamada sizce? Sürdürülebilir üretim yolunda Ar- Ge’ye yeterli önem veriliyor mu?
Türkiye’de çimento sektörü çok güçlü. Karar alıcıların sadece bu sektör için değil bu sektörün ve yan sektörlerin de devamı için çalışmaları desteklemesi ve yol haritası belirlemesi gere- kir. Sürdürülebilirlik yol haritasında sektör çalışanları ülkemiz ihtiyaçlarını göz önüne alarak Ar-Ge projelerini desteklemeli. Özellikle disiplinler arası çalışmalar yeni fırsatlar taşımakta. Temel bilimler ağırlıklı çalışmalar sektörün ihtiyaç duyacağı çalışmalar için önemli.
Gelecek planlarınız, yatırım/proje hedefleriniz nelerdir?
Firmamın almış olduğu yatırım teşviğiyle büyümesi ve ilk yıl hedeflerine ulaşması için çalışıyorum. Bugüne kadar yapmış olduğumuz projeler bizi üretici firma konumuna taşıdı. Bundan sonraki süreçte de farklılaşarak kimya alanında üretim odaklı ve araştırma geliştirme faaliyetlerinden kopmadan büyümek ve yurt dışına ihracat yapabilmek. Bilim ve Sanayi Bakanlığı tarafından açılan kimya-sağlık alanında Hamle Projesi’ne başvurduk. Üretim miktarlarımıza bağlı olarak, bu teşvik bizi bir üst kategoriye çıkaracak.