Çimento üreticileri ve hazır beton üreticilerinin çok iyi bildiği sorumluluk duygusu ile kaliteden taviz vermeden, yapının cinsine ve uygulama alanına göre en uygun ürün tipini sunması ve yenilikçi fikirlerle çalışarak ülkemizin kalkınmasında görev alması gerekiyor.

Prof. Dr. Yasemin Açık
Seza Çimento Yönetim Kurulu Başkanı

Türkiye deprem kuşağında bulunan bir ülke ve zaman zaman yıkıcı, büyük felaketlerle karşı karşıya kalıyor. Yapı güvenliği en büyük sorumluluğumuz. Sizce güvenli hayatlar, şehirler kurgularken önceliğimiz ne olmalı? Temeller mi? Planlama mı? Mimari mi? Yapı malzemelerinin seçimi mi? Sizin öncelikli bulduğunuz konular neler deprem ve yapı ilişkisinde?

Türkiye, maalesef deprem nedeniyle can kaybının en çok yaşandığı ülkeler arasında dünyada ilk sıralarda yer alıyor. Topraklarımızın büyük bir bölümü deprem kuşağında olmasına rağmen yanlış malzeme seçimi, kaçak yapılar, şehir planlamasında zemine dikkat edilmemesi ve estetik kaygıların güvenli tasarımlardan önce gelmesi gibi nedenlerle depremlerde çok büyük kayıplar veriyoruz. Biz de fabrikamızın da bulunduğu Elazığ’da hem 2020 yılında yaşanan depremde hem de 6 Şubat’taki son deprem felaketinde bu acıyı yaşadık.

Yaşanan son deprem, çözümün bulunması için kolektif düşünülmesi ve hareket edilmesi gerektiğini bir kez daha gösterdi. Kamudan özel sektöre, sivil toplum kuruluşlarından bireylere hep birlikte hareket etmeliyiz. Güvenli bir hayat için de her şeyden önce kentlerin; zemin ve yükselti açısından uygun yerlere kurulması, kentler kurulurken ya da kentsel dönüşüm yapılırken şehir planlamacılarının plan ve görüşlerine göre hareket edilmesi, deprem kuşağında yer alan kentlerde yatay mimariye yer verilmesi önem arz ediyor. Yapı güvenliğinin esas alındığı temellerin ve projelerin uygulanması, evlerin arasında uygun mesafelerin bırakılması, her mahallede yeşil alanların oluşturulması da güvenlik açısından son derece önemli. Projeler uygulanırken de gerekli güvenlik ve kalite sertifikalarına sahip yapı malzemeleri tercih edilmesi, alanında uzman mühendisler, mimarlar ile çalışılması şart. Her alanda teknolojinin takip edilmesi gerektiği gibi inşaat sektöründe de yenilikçi fikirler ve teknoloji takip edilerek, odağa alınmalı.

Özetle bilimin ışığında ve kolektif düşünce sistemi ile depremin yıkıcı etkilerine dayanıklı güvenli yapılar, güvenli şehirler inşa edebiliriz. Bu sayede can ve mal kaybımızın önüne geçebilir, oluşabilecek tüm kötü sonuçları asgari seviyelere getirebiliriz.

Türkiye’de Yapı Denetimcilerin görevi müteahhidi denetlemek. Fakat Almanya gibi ülkelerin örneklerine bakıldığında mühendis ve ustalar da birinci dereceden sorumlu tutuluyor. Denetim konusunda gördüğünüz eksiklikler nelerdir, bunlar nasıl düzeltilebilir?

Almanya’daki yapı denetimi sisteminin ana desteği, proje ve yapım kontrolü hizmetini sunan denetim mühendisleri sistemidir. Üst denetim kurumu, alt denetim kurumu, denetim daireleri ve denetim mühendisleri bu sistemin temelini oluşturuyor. Denetim mühendisi belgesi almak son derece zorlu, ciddi disiplin gerektiren bir süreç ve sorumlulukları da oldukça fazla. Örneğin; denetim mühendisinin denetimini yaptığı yapılara ait sorumluluk süresi 30 yıl.

Ülkemizdeki yapı denetiminde, meslek odaları ve yerel yöne-timlerin dahli bulunmuyor. Bu konuda Almanya örneğinde olduğu gibi ilgili odaların, yerel yönetimlerin ve resmi kurumların bir bütün olarak sistemli hareket etmesi gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca yapının üretim süreci; yer seçiminden planlamaya, yapı tasarımından üretime ve kullanım aşamasına kadar kesintisiz, etkin denetlenmesi gereken bir süreç. Dolayısıyla bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekiyor.

Yaşanan son deprem, çözümün bulunması için kolektif düşünülmesi ve hareket edilmesi gerektiğini bir kez daha gösterdi. Kamudan özel sektöre, sivil toplum kuruluşlarından bireylere hep birlikte hareket etmeliyiz. Güvenli bir hayat için de her şeyden önce kentlerin; zemin ve yükselti açısından uygun yerlere kurulması, kentler kurulurken ya da kentsel dönüşüm yapılırken şehir planlamacılarının plan ve görüşlerine göre hareket edilmesi, deprem kuşağında yer alan kentlerde yatay mimariye yer verilmesi önem arz ediyor.

Peki güvenli yapı ne demektir? Genel hatları ile bir yapının güvenliğini teşkil eden unsurları tanımlayabilir misiniz?

Güvenli yapıyı, maruz kalacağı etkilere karşı kendini emniyetli sınırlar içerisinde tutabilen ve maksimum dış tesirler karşısında minimum hasar ve zayiat veren yapı olarak tanımlayabiliriz. Bir yapının güvenliğini; bulunduğu zemini, tasarımı, taşıyıcı sistem seçimi (temel), imalatı sırasında kullanılan malzeme seçimi ve kalitesi belirliyor. Bu ana başlıklar altında, deneyimli ve uzman mühendislerin kontrolü altında doğru uygulamaların yapılması bizlere güvenli yapılarda yaşama olanağı sunuyor.

Güvenli yapılar denildiğinde çimento ve beton üreticilerinin genel görev ve sorumlulukları sizce nelerdir?

Çimento, yüzyıllardır insanlığın kalıcı yapılar yapmasını, dış etkenlere ve felaketlere dayanabilecek önemli yapılar inşa etmesini mümkün kılıyor. Sonrasında gelen beton üretimi de yüksek dayanımlı, sürekli kalite kontrolü yapılabilen modern kalkınma malzemesi olarak hayatımızda yer alıyor. Yapıyı ve yapı elemanını oluşturan en önemli malzemelerden olan betonun, belirli bir dayanıma sahip olması, güvenliğin sağlanmasında en önemli koşuldur. Betonun mukavemetinde en etkin rol sahibi malzemeler; çimento, agrega ve kimyasal katkıdır. Görüldüğü üzere her iki alan da birbiri ile doğrudan ilişkili. İşte burada biz çimento üreticileri ve hazır beton üreticilerinin çok iyi bildiği sorumluluk duygusu ile kaliteden taviz vermeden, yapının cinsine ve uygulama alanına göre en uygun ürün tipi sunulmalı ve yenilikçi fikirlerle çalışarak ülkemizin kalkınmasında görev alınmalıdır.

Almanya örneğinde olduğu gibi ilgili odaların, yerel yönetimlerin ve resmi kurumların bir bütün olarak sistemli hareket etmesi gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca yapının üretim süreci; yer seçiminden planlamaya, yapı tasarımından üretime ve kullanım aşamasına kadar kesintisiz, etkin denetlenmesi gereken bir süreç.

 Çimento üretiminde sağlamlık ve yüksek teknolojili ürünler nasıl elde ediliyor? Türkiye şartlarına ve gerçeklerine uygun hangi ürünler var ya da kullanılmalı; Ar-ge konusunda nerelere yönelmeli sektör?

Çimentonun mukavemetindeki belirleyici parametreleri; üretilen klinkerin kalitesi, incelik (blain) ve kullanılan katkılar oluşturuyor. Bu süreç otomasyon sistemi, kontrolü ise otomatik numune alıcıları ile el değmeden gerçekleştiriliyor. Öte yandan çimento sektörü, dayanımı yüksek çimentolar üretirken bir yandan da teknolojinin gereklerini kullanıyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarının desteği ile de hem iç ihtiyaçlar karşılanıyor hem de çevreci fabrikalar olarak karbon ayak izi azaltılıyor.

Ülkemizde “TS En 197-1” standardı dahilinde çimento üretimi gerçekleştiriliyor. Bu standart kapsamında çimento içeriğine katılan malzemeler, bileşimlerine göre beş ana başlığa ayrılıyor: Portland Çimento (CEM 1), Portland Kompoze Çimento (CEM 2), Yük- sek Fırın Cüruflu Çimento (CEM 3), Puzolanik Çimento (CEM4) ve Kompoze Çimento (CEM 5). Bu çimento türlerinin kullanım alanları farklılık gösteriyor. Örneğin; CEM 1 yüksek yapılarda veya sanat yapılarında, CEM 4 baraj inşaatları ve su kanaletleri gibi yerlerde kullanılıyor.

Çimento sektörü ayrıca artık üretimde çevreci teknolojiler ile beraber daha az karbon salımı konusunda Ar-Ge’yi odağına aldı. Zaten üretimi yapılan sülfata dayanaklı çimentolar, tuzlu ve zararlı suya maruz kalan kütle betonlara yönelik çimentolar gibi örneklerle çeşitlendirebileceğimiz konular için Ar-Ge çalışmaları devam ediyor.

Bu büyük felaketlerden sonra çimento sektörü ve paydaşlarının neler yapması gerekiyor?

Öncelikle yaşanılan afetten etkilenen alanlarda ihtiyaç duyulan çimento miktarı belirlenmeli. Bölgeye yakın çimento fabrikalarının üretimi değerlendirilmeli, gerek görülmesi halinde diğer fabrikalarca desteklenmelidir. Sonrasında da bu üretim etkilenen bölgelere ulaştırılmalıdır. Biz de bölgedeki çimento üreticilerinden biri olarak, kamu ile iş birliği içinde çalışıyoruz. Çimento üreticileri olarak bizler böyle felaketlerde her zaman çalışmalarda en önde olduk ve olmaya devam edeceğiz.

 

Paylaş

CemenTürk, 2008 yılından itibaren iki ayda bir yayınlanan hazır beton ve çimento sektörüne ait bir sektör dergisidir. AjansGN’nin öncü, yenilikçi ve istikrarlı kimliğiyle sektörel yayıncılığa önemli bir ivme kazandıran CemenTürk, sektörün ortak sesi olmaya devam etmektedir.

Yorum Yap

© 2022 CemenTürk Dergisi - Tüm Hakları Saklıdır.

HAKKIMIZDA

CemenTürk, 2008 yılından itibaren iki ayda bir yayınlanan hazır beton ve çimento sektörüne ait bir sektör dergisidir. AjansGN’nin öncü, yenilikçi ve istikrarlı kimliğiyle sektörel yayıncılığa önemli bir ivme kazandıran CemenTürk, sektörün ortak sesi olmaya devam etmektedir.

Exit mobile version