İnşaat Yük. Müh. Cem Ercan

Emülzer Proje ve Teknik Satış Müdürü

İstanbul Silivri açıklarında (Marmara Denizi), 26.09.2019 saat 13:59:24’ de büyüklüğü 5,7 ve derinliği: 11,9 km olan bir deprem oldu. 1999 yılında olan Marmara Depremi’nden sonra en büyük şiddete sahip deprem, gözümüzü tekrar yaşadığımız mekanları kontrol etmemize yöneltti. Neden Marmara Depremi, İstanbul bu kadar önemli?
İşimiz dolayısıyla ülkemizin birçok kentini ziyaret ediyorum. Ziyaretler sırasında, sitemle karışık “Her şey İstanbul’a yapılıyor, ne var İstanbul’da?” diye serzenişler olmaktadır. Aslen Elazığ’lı olmamıza rağmen, ailem 80 yılın üzerinde İstanbul’da yaşamaktadır. İstanbul’ luyuz.
Gelir İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Faaliyet Raporu’na göre, yurt genelinde geçen yıl, önceki yıllardan devredilenler dahil 760,214 milyar TL vergi borcu tahakkuk ettirildi. Bu tutarın 625,512 milyar TL’si tahsil edildi.
İstanbul için;

Tahakkuk: 326,234 milyar TL

Tahsilat: 275,34 milyar TL

Tahsilat oranı: Yüzde 84,40. Toplam tahakkuk içindeki oranı yüzde 44,4 oldu.
İstanbul bu nedenle son derece önemlidir. Ancak verdiği vergiye göre, İstanbul’un Türkiye bütçesinden aldığı oran daha azdır. Hatta bu durumda İstanbul’a yapılan yatırımların hatta az olduğu bile söylenebilir. İstanbul’un bu kadar büyümesi, teknik olarak çok da doğru değildir. 7 ve üzerinde beklenen, Marmara Depremi gerçekleşirse can ve mal kaybı çok fazla olacaktır. Ülkemiz adına ciddi bir risk vardır. Acilen yatay yapılaşmaya geçilmeli, komşu illerden başlayarak genişleme sağlanmalıdır.
Betonarme bir yapının iskeletini belirleyen demir ve betondur. Demirin üreticileri bellidir ve kalıba girmeden önce denetiminin yapılması mümkündür. Ancak hazır beton öyle değildir. Çünkü hazır değildir. Sipariş üzerine o anda hazırlanıp, sevk edilmektedir. Öyle ise beton, taze halinden, sertleşmiş haline kadar çok iyi kontrol altında tutulmalıdır. Betonun tasarımı hakkında kanunlar, standartlar, yönetmelikler yeterince vardır. Hazır beton tesisleri son derece gelişmiş ve makineli üretimde hata payı en aza inmiştir. Buna rağmen çimento, su, agrega (kum, taştozu, kırmataş1 (5-12), kırmataş2 (12-20)), kimyasal katkı, mineral katkı. Yani toplamda 8 bileşenden oluşan betonun denetimi maalesef yapılamıyor. Çünkü her aşamasında insan faktörü işin içine girmektedir. Hazır betonu yapan ile kalıba yerleştiren farklı kişilerdir. Yurt dışındaki gelişmiş ülkelerde, ülkemizde bazı yerel hazır beton üreticilerinde olduğu gibi, hazır beton firması ürettiği betonu, aynı zamanda kalıba yerleştirip, kürünü de yapmalıdır. Dolayısıyla aradaki insan faktörleri kalkacaktır. Taşeronlar, hazır beton firmasının altında bir organizasyon oluşturmalıdır. Bu durumun ileride daha da yaygınlaşacağı görülmektedir.
Yapı denetim kanununda revizyonlar yapılmıştır. Buna göre, beton laboratuvarları için çipli beton numuneleri ile denetim gerek ve şart olmuştur. Son derece yerinde bir karardır. Ancak, taze haldeki betonun tasarımının mükemmel olması ile iş bitmiyor, yerine yerleştirme ve bakım süreçlerinin de gerekli standartlar içinde yerinde sağlanması gereklidir.
Yapanın yanına kar kalması anlayışı, ekonomik ve siyasi nüfuslu insanların bu durumdan faydalanmaları, kötü niyet gibi durumlar, mükemmel standartlar, mevzuatlar, yönetmelikler olsa dahi uygulamada, maalesef sorunlar yaşatmaktadır. Bu durum temel gelir dağılımını da olumsuz etkiler. Sorunu bilim, ahlak, toplumsal otokontrol ve evrensel hukuk sistemi çözer.
2019 yılı “yaya öncelikli trafik yılı” olarak ilan edildi. Kanunlara göre, araçlar yayaya yol vermek zorundadır. Toplumsal sorumluluk ile bilincin yaygınlaşması gereklidir. Örneğin; yaya geçidinde, vatandaşa geçmesi için izin veren öndeki araç şoförüne, arkadaki araç şoförü kendi tedbirlerini de almalıdır. Fren mesafesini ona göre ayarlamalı, korna çalmamalı, kötü davranışlarda bulunmamalıdır. Yaya ise sadece yaya geçidinin olduğu yerden karşıdan karşıya geçmeli, kafasına göre yolun ortasından, refüjden atlayarak karşıya geçmemelidir. Bilinçli toplumsal otokontrolün sağlanması temizlikte, sağlıkta, eğitimde, insan ilişkilerinde daha da medeni olmamızı sağlayacaktır.
Bu anekdotlardan sonra, depreme karşı yapılarımız için “neler yapabiliriz” onu irdeleyelim.
A-) Paspayı

Ülkemizdeki yapıların çoğu betonarmedir. Betonarmenin durabilitesi ise içerisinde bulunan demire bağlıdır. Yani bir betonarme binanın içerisindeki demir donatı korozyon nedeniyle hasara uğrar ve sürekliliğini kaybederse, yapı göçer. Beton, demirin etrafını ne kadar iyi sarar ise yapının ömrü o kadar uzun olur. Yapı içerisindeki net alandan (m2) tasarruf etmek için maalesef paspayı bile hesaba katılarak azaltıldı. Dolayısıyla bazı donatılar korozyona açık hale geldi. Bir de yer kazanmak için bu yüzeylere sıva yapılmadı. Üzerine doğrudan alçılar çekildi. Alçının doğrudan beton ile teması sonucu, yeni binalarda da korozyon olmaya başladı. Betonarmeye, alçıdan önce bazen brüt beton astarı çekilse de her yerde homojen bir uygulama yapılmamaktadır. Hatta tavan döşemesi dışındaki birçok yüzeyde brüt beton astarı dahi kullanılmamaktadır.
Maliyetler söz konusu olsa da kaybedilen bir canın değeri paha biçilemez. Bu nedenle, yapı kalıp sistemi tekrar gözden geçirilmeli. Aşırı kullanımdan kaynaklı deforme olmuş kalıplar kullanılmamalıdır. Kalıp ayırıcı yağ türüne dikkat edilmelidir. Kısaca paspayı mutlaka konmalı ve çeşitliliği de arttırılmalıdır. Yurt dışında paspayının birçok örnekleri vardır. Sadece plastik paspayları kullanmak yetersiz kalabilir.
B-) Bitişik nizamlı yapılar

Bitişik nizamlı bazı binalarda, yapılar arasında boşluk bırakılmamıştır. Deprem sırasındaki salınımlar dolayısıyla her iki betonarme çerçeve birbirine olanca hızı ile çarpmaktadır. Çarpmanın neticesinde yapısal çatlaklar oluşmaktadır. Diğer bir zararı ise su yalıtımı sorunlarının oluşmasıdır. Başlangıçta açılma hiç yok veya 1-2 cm iken, depremden sonra 5-15 cm’lere ulaşan ayrılmalar görülmektedir. Gerek bina cephesinden gerekse çatı katından yapıya giren sular, yaşam konforunu olumsuz etkilemektedir. Su girişi ile birlikte alçıda dökülmeler, boyada kabarmalar, yapıdada korozyon oluşumuna sebep olmaktadır. Yapılan araştırmalarda KOAH, astım, bronşit gibi hastalıkların sayısı artmıştır.

Sanki yapıda bir dilatasyon boşluğu varmış gibi, bu tarz yerlerin, mutlaka bitüm-poliüretan esaslı ürünler ile onarılması gereklidir. Bu boşlukların içinin rijit, çimento esaslı ürünler ile doldurulmaması gerekmektedir. Çünkü deprem esnasındaki hareketler sonucunda rijit malzeme çatlayacaktır.

*NOT: 9. Maddede yazılan şap uygulaması, yatay düzlemler için geçerlidir. Dikey yüzeylerde ise ısı mantolaması vb. ile kapatılması düşünülmelidir.
C-) Bodrum katları

Kapalı otoparklara ve bodrum katlara tekrar inmek gereklidir. Bina bodrum kat yüksekliği/ bina yüksekliği = 1/6’ yı geçmemelidir. Yani bodrum kat yüksekliği 3 metre ise bina yüksekliği 18 metreyi geçmemelidir. Tasarım aşamasında, gerekli donatı ve beton kalitesi doğru şekilde seçilmiş ise, bu kural bozulabilir.
Bodrum katlar, kat maliklerinin göz önünde olmadığı için, görünmezden gelinir. Bahçeye yapılacak pergole, dış cephe boyasının rengi veya dikilecek ağaç, bazen daha büyük tartışmalara sebep olmaktadır. Betonarme yüzeylerin, demir donatıları açık halde bırakılmamalıdır. Bazı yerlerde, sıva yapmayıp, kireç veya alçı sürülmektedir. Bu son derece tehlikelidir. Ortamda korozyon olmasa dahi korozyonu başlatır ve hızını arttırır. Şayet betonarmede çatlak var ise ilerleyip ilerlemediği takip edilmelidir. Üzeri kapatılırsa tespit yapmak imkansızlaşır.
Doğru su yalıtımı, suyun geldiği taraftan yani pozitif yönden yapılmalıdır. Ayrık nizamlı bodrum katlarda, binanın etrafının açılarak yalıtım yapılmalıdır. Ancak masraflı olacağı düşüncesi ile bu uygulama yapılmamaktadır. Bodrum katları statik açıdan önemlidir. Mümkün ise dışarıdan, değil ise içeriden su yalıtımı yapılmalıdır. İçeriden su yalıtımı çok doğru değildir. Çünkü suyun yapıya girişini önleseniz bile, demirde oluşan korozyonu kesemezsiniz.
Fotoğrafta görüldüğü gibi su yayılmasın ve yön verilebilsin diye ufak bir kafa hendeği yapılmıştır. Ancak bu yöntemler betonarme içerisindeki demirin korozyona bağlı olarak erimesini engelleyemeyecektir.
Aşağıdaki, tava metodu da maalesef sıkça kullanılan bir sistemdir. Burada suyu belli bir yere toplayıp, oradan kanalize edebilirsiniz, ancak demirdeki korozyonu engelleyemezsiniz.


D-) Asmolen döşeme

Kamunun hiçbir binasında (genelde) asmolen köpük kullanılarak yapı yapılmamaktadır. Özel sektör iş çabuk ve seri bitsin diye çok katlı binalarda dahi yapılarını, asmolen köpükten yapmaktadır. Kullanılan köpükler de, yoğunluk olmadığı gibi sıcaklığa çok hassas ürünlerdir.

Asmolen köpük kullanarak, inşa edilen yapılarda ortaya çıkan sorunlardan bazısı aşağıdaki gibidir;

1) Çerçeve tam oluşturulamadığı için deprem bölgelerinde kullanıma uygun değildir.

2) Betonarme perde yapılmadan kullanılmamalıdır.

3) Rijitliği az olan bu kirişler nedeniyle depremde katlar arası yatay ötelenme çok büyümekte ve kolonlara çok büyük ikinci mertebe momentleri aktarmaktadır.

4) Isınan hava genleşerek yükselmektedir. Isınan havanın temas ettiği yüzey dolayısıyla köpük zararlı gazlarda üretmektedir.

5) Yangın esnasında bu köpükler hemen alev alıp, ilerleyecektir.

6) Deprem vb. salınım neticesinde tavan sıvası düşmektedir. Bazen köpük bile yerinde sökülüp aşağıya düşmektedir. Çocuk var ise yaralanmalar, maddi hasarlar görülmektedir.
2018 yılından itibaren yeni deprem yönetmeliği (Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği-TBDY) değişmiştir. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nden Prof. Dr. Mehmet Nuray Aydınoğlu, asmolen döşemeli bina taşıyıcı sistemlerine getirilen sınırlamalara ilişkin yorumu yapmıştır, kaynaklardan araştırılarak okunmalıdır.
Aydınoğlu özetle sonuç bölümünde; DTS(Deprem Tasarım Sınıfı) = 1,2 ve BYS (Bina Yükseklik Sınıfı) ≥ 6 olan asmolen döşemeli binalarda, her iki doğrultuda perdeler 4.3.4.6’da Denk.(4.3) ile verilen devrilme momenti koşulunu sağlamak zorundadırlar.
Aksi durumda asmolen döşemeli sistemler (BYS tanımı için Tablo 3.3’e bakınız)’,

• (a) DTS = 1,2 ve BYS ≥ 6 (Hn,max = 17,5 m) olan binalar için kullanılamaz,

• (b) DTS = 3,4 ve BYS ≥ 7 (Hn,max = 17,5 m) olan binalar için kullanılabilir.

Özetle,
’Su Yalıtımı Projesi ‘’ zorunlu hale getirilmelidir. Özellikle deniz ve dere yataklarına yakın yapılardaki korozyon, depreme gerek kalmadan yapının emniyetini, estetiğini ve ekonomikliğini bozmaktadır. Yapılan araştırmalara göre su yalıtımı yapılmamış bir bina, 10 yıl sonra taşıma kapasitesinin %66’sını kaybetmektedir. Yani 80×60 cm. ebadında bir kolon 100 ton yük taşıyor iken, su yalıtımı yapılmamış ve korozyona uğramış ise, 34 ton yük taşır.
Betonarmedeki korozyona bağlı olarak, demir donatıda korozyon hızı değişir. Betonun başlangıçtaki pH değeri 14 iken, zamanla düşmeye başlar. Betonun pH değeri 5 ila 9 arasına indiğinde, buna bağlı olarak demir donatı 250 mikron/yıl şişerek genleşir. Pasivasyon tabakasını atmaya başlayarak, betonda yanal gerilmeler oluşturur. Genelde kendisini dikey çatlaklar olarak gösteren bu hasarların deprem ile ilgisi yoktur.
Korozyona maruz yapılarda oturan kat malikleri, toplumsal anlayış içerisinde, empati kurarak, bu duruma karşı çözüm aramalıdır. Deprem geldiği zaman, salınımı farklı olsada,1. katta oturan ile 8. kattakinin durumu aynıdır. Katlara göre yapının hasar durumu ve deprem esnasındaki salınımları farklı olabilir. Ancak deprem anındaki psikoloji, korku aynıdır. Yapının giriş katında veya en üst katta oturan daire sakininin, yapının sorunlarıyla ilgilenmesi şarttır. Su yalıtımı, korozyon, betonarmede oluşan çatlak, hasar tüm kat maliklerinin ortak sorunudur.
Şantiye ziyaretlerinde, bazen karşılaşıyoruz. Müteahhit üst katta oturduğu için beton kalitesini daha yüksek yaptırıyor. Oysa yapıda korozyon varsa, alt katların beton basınç dayanımı düşükse, işçilik kötü ise, kendisine yaptığı bu iltimas fayda sağlamayacaktır.
Doğu felsefesinin kaderciliğini, Batılı ülkeler anlamamaktadır. Batılı ülkelerde, doğunun kaderciliğini anlamamaktadır. Oysa pozitif bilimin ışığında tedbir alıp, tevekkülü Yaradan’a bırakmak en doğrusu olacaktır.
 

Paylaş

CemenTürk, 2008 yılından itibaren iki ayda bir yayınlanan hazır beton ve çimento sektörüne ait bir sektör dergisidir. AjansGN’nin öncü, yenilikçi ve istikrarlı kimliğiyle sektörel yayıncılığa önemli bir ivme kazandıran CemenTürk, sektörün ortak sesi olmaya devam etmektedir.

Yorum Yap

© 2022 CemenTürk Dergisi - Tüm Hakları Saklıdır.

HAKKIMIZDA

CemenTürk, 2008 yılından itibaren iki ayda bir yayınlanan hazır beton ve çimento sektörüne ait bir sektör dergisidir. AjansGN’nin öncü, yenilikçi ve istikrarlı kimliğiyle sektörel yayıncılığa önemli bir ivme kazandıran CemenTürk, sektörün ortak sesi olmaya devam etmektedir.

Exit mobile version